Yozgat'tan önemli çağrıda bulundu: Acil tedbirler alınmalı!

Yozgat'tan önemli çağrıda bulundu: Acil tedbirler alınmalı!
Her yıl 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, bu yıl “Bizim Mirasımız, Bizim Geleceğimiz Toprak İçin Birleştik” temasıyla gerçekleşti. T

TEMA Vakfı Yozgat Temsilcisi Abdullah Abdulkadir Karaduman, "Verimli tarım arazilerimizin çölleşme riskine karşı acil tedbirler almak hem bugünü hem de yarınlarımızı korumak için vazgeçilmez bir sorumluluktur. Toprağımız; bizim mirasımız, bizim geleceğimizdir. Unutmamalıyız ki sağlıklı toprak, sağlıklı yaşam demektir" diyerek toprağı korumanın önemine dikkat çekti.

toprak-icin-bir-olma-cagrisi2.jpg

Her yıl 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, bu yıl “Bizim Mirasımız, Bizim Geleceğimiz Toprak İçin Birleştik” temasıyla gerçekleşti. TEMA Vakfı, iklim krizinin etkileriyle mücadelede hep birlikte hareket etmenin zorunluluğunu bir kez daha vurguladı.

İklim değişikliğine karşı alınacak önlemlerin zorunluluk haline geldiğini belirten Karaduman, "1994 yılında TEMA Vakfı’nın ‘Türkiye Çöl Olmasın!’ sloganı toplumda büyük yankı uyandırmıştı. O dönemde önlem alınmadığı takdirde ülkemizin çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısı yapılmıştı. Bugün aynı sorunla daha ciddi bir şekilde karşı karşıyayız. İnsan faaliyetlerinin neden olduğu orman ve çayır-mera arazilerinin tahribatı, erozyon, kirlilik, tuzlanma ve asitleşme gibi sorunlar toprak bozulumunu artırıyor. Küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlandırmamız gerekiyor ancak dünya şimdiden 1.2°C’den fazla ısındı. Kuraklıklar, sel ve taşkınlar, toprak üretkenliğinin ve su kaynaklarının azalması ile biyolojik çeşitlilik kaybı, insan yaşamını derinden etkiliyor" dedi.

toprak-icin-bir-olma-cagrisi1.jpg

Toprak üzerindeki yaşamın ciddi bir tehlike altında olduğunu belirten Karaduman, "Çölleşme, arazi bozulumları ve kuraklık nedeniyle dünya genelindeki tüm arazi alanlarının yüzde 40’ı tahrip olmuş durumda ve bu durum dünya nüfusunun yüzde 25’ini olumsuz etkilemektedir. Sağlıklı toprak, gıdamızın %95'ini sağlarken aynı zamanda önemli bir iş ve geçim kaynağıdır. Ancak her yıl 100 milyon hektar arazi, madencilik, şehirleşme ve kirlilik gibi nedenlerle tahrip ediliyor. Bu da dünyada her saniye 4 futbol sahası büyüklüğünde sağlıklı arazinin yok olması anlamına geliyor. Tahribatın %80’i yeni tarım arazileri elde etmek için yapılıyor ve bu da biyolojik çeşitliliğin yok olmasına neden oluyor. Mevcut tarım arazilerinde ise sürdürülebilir olmayan uygulamalar nedeniyle toprak bozuluyor. Erozyon, kimyasal gübrelerin suyu kirletmesi ve pestisit kullanımı tarım arazilerinin verimliliğini azaltıyor, insan ve toprak sağlığını bozuyor" ifadelerinde bulundu.

toprak-icin-bir-olma-cagrisi.jpg

Çölleşme ve kuraklığın, zorunlu göçün de itici güçleri arasında yer aldığını ve her yıl 3.2 milyon insanın yaşamını tehdit ettiğinin altını çizen Karaduman, "Artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için tarıma daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Bugün, 750 milyondan fazla insan açlık çekerken, 2050 yılında 10 milyarlık nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için toprağa olan ihtiyacın daha da artacağı açık bir şekilde görülüyor. Atalarımızdan miras kalan topraklar sadece bizim değil, gelecek kuşakların da hakkıdır. Bu hakkı korumak için doğanın yaralarını iyileştirmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir arazi yönetimini sağlamak, orman ve mera alanlarını korumak, bozulan arazileri eski haline getirmek için yenileme (restorasyon) çalışmaları büyük önem taşıyor. Doğaya yapılan her yatırım, geleceğe yapılan en değerli yatırımdır" dedi.

Türkiye'de orman, çayır-mera alanları ve tarım topraklarının büyük baskı altında olduğuna dikkat çeken Karaduman, "2012-2023 yılları arasında madencilik ve enerji faaliyetleri sebebiyle yaklaşık 410 bin hektar orman alanı kaybedildi. Büyüyen kentler verimli tarım arazilerini yutarken, hala tarımsal verimliliği çok yüksek tarım arazileri ve büyük ovalarda organize sanayi bölgeleri tesis edilmek isteniyor. Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alıyor; bu yadsınamaz bir gerçek. Bu nedenle arazi kullanımında yapılacak değişiklikler ve sürdürülebilir yönetim hayati önem taşıyor" diye konuştu.

Karaduman, "Ormanlarımız, su varlıklarımız, çayır-mera arazilerimiz ve verimli tarım topraklarımız korunmalı, madencilik faaliyetlerine feda edilmemelidir. Toplumu çölleşme, erozyon ve toprak koruma konularında bilinçlendirmeli ve bu konuda eğitim faaliyetlerine katkıda bulunmalıyız. Günlük yaşamlarımızda tasarruf alışkanlıklarımızı geliştirerek doğal varlıklarımızı korumaya destek olmalıyız. Çölleşmiş veya erozyona uğramış toprakları iyileştirmek için yenileme çalışmalarını teşvik etmeliyiz. Politika yapıcılar ve karar vericilerden doğal varlıklarımızı yani yaşamı koruyan düzenlemeler yapmalarını talep etmeliyiz. Unutmayalım ki sağlıklı toprak, sağlıklı yaşam demektir!" ifadelerini kullandı.

Karaduman, "TEMA Vakfı olarak Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde toprağın ve doğanın korunması için herkesi bir araya gelmeye ve birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Toprak için bir olalım, geleceğimizi koruyalım!" diyerek konuşmasını sonlandırdı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.