Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Zalime ve Mazluma Aynı Mesafede Durmak İslâm’a Aykırıdır

A+A-

Peygamber efendimiz ashâbına “Zalime de mazluma da yardım etmelerini” emredince sahabe; “Mazluma yardım etmeyi anladık, ama zalime nasıl yardım edelim?” diye sormuş, Hz. Peygamber de; “Kötülük yapmasına engel olarak” cevabını vermiştir. Görüldüğü üzere müslümanca tavır haktan ve adaletten yana olmak, zalime dur demek, gücü ve güçlüyü değil, hakkı ve haklıyı savunmak, evrensel hukuk ve ahlak ilkelerinin yanında yer almaktır.

Zalime de mazluma da; “Sen de haklısın kardeşim!” demek doğru değildir. Bu, müslümanca tavır hiç değildir. Bu itibarla, İslâm’ın iki temel kaynağı çok iyi bilinmeli ve hassas bir şekilde olaylar gözlemlenerek gerçeklerden yana tavır konulmalıdır.

Elindeki imkânları kaybetmekten korkan, bu yüzden de gerçeklerin üzerini örten, zalime dolaylı destek olan, zulme hiçbir tepki göstermeyen, omurgasız bir duruş sergileyen kişi iyi bir insan veya mü’min değildir ve olamaz. Zira zulme rıza zulümdür; müslüman, zalimle işbirliği yapamaz ona destek olamaz; olursa da kamil mü’min kalamaz. Çünkü kendisine yapılan tüm uyarılara rağmen Kur’ân ve sünnetin ilkelerini çiğnemiş ve yanlışından vazgeçmemiş, hatada ısrar etmiş ve dininin emirlerini hafife almıştır. Dilsiz şeytan olmayı kabullenmiş ve çıkarını/menfaatini öncelemiştir.

Sırtını gerçeklere dönen, belden aşağı vurmayı alışkanlık haline getiren, meşru olmayan hedefine varmak için her yolu mübah gören ve iftira atmaktan utanmayan bir insan uzun vadede mutlaka kaybeder. Dolayısıyla bir mü’min için her zaman belirleyici olan, Yüce Allah’ın koyduğu kurallar ve Hz. Peygamber’in sahih sünnetidir. Değilse o kişinin fâcir, fasık, kâfir veya münafık olması söz konusu olabilir. Zira Kur’ân ve sünnet bu gibi kimselerin özelliklerinden bahseden örneklerle doludur. Bir başka ifadeyle, temel iki kaynağımız bunların davranışlarından ve sözlerinden örnekler verir bu tipleri bizlere tanıtır ve onlara karşı dikkatli olmamızı öğütler.

Mesela birilerinin kalkıp “radikal İslâm”, “modernist İslâm”, “köktenci İslâm”, “ılımlı İslâm”, “siyasal İslâm”, “sivil İslâm”, “sol İslâm”, “resmi İslâm”, “devlet İslâmı”, “İslâmi terör”, “İslâmcı terörist” diyerek Yüce dinimizi yanlış tanıtmaya, dinin imajını kirletmeye, gayr-i müslimleri İslâm’dan soğutmaya ve sürekli bunun kara propagandasını yapmaya hakları yoktur. Eğer yapıyorlarsa, burada tüm mü’minlere düşen görev, İslâm’ın bu sıfatlarla anılmayı hak etmediğini tüm dünyaya haykırmak, işin doğrusunu söylemek, yanlış yapanlara karşı onurlu ve ilkeli bir tutum sergilemek ve dinleri en güzel şekilde savunmak olmalıdır.

Zalimlerle birlikte kara propagandaya alet olan kişi dinine büyük bir ihaneti ve kötülüğü yaptığını fark etmeli ve yanlışından derhal vazgeçmelidir. Zira mü’minlerin “dinlerini”, “akıllarını”, “canlarını”, “mallarını” ve “nesillerini” korumak gibi asli görevleri vardır. Bu görevlerini ihmal eden ve savsaklayan, bir kavme duydukları kin ve öfke nedeniyle hakikatten ayrılanlar yanlış yoldadır. Dolayısıyla zalimleri uyarmak ve yanlışlarına dikkat çekmek, Hz. Peygamber’in müslümanlara yüklediği bir ödevdir ve bu da sahih bir sünnettir. Bu bakımdan dinini doğru kaynaktan öğrenmeyerek yanlış yapan sorumlu olacağını bilmelidir.

Sonuç olarak, zalim ve mazlumun aynı anda haklı olmaları mümkün değildir. Bir taraf kesinlikle haksızdır, haddi aşmıştır ve zalimdir. Diğer taraf ise zayıf ve güçsüz olduğundan zulme uğramıştır, kendini savunma çabasındadır ve mazlumdur. Burada yapılması gereken ilkenin yanında yer almak, zalimin zulmüne engel olmak, adaletin tesisi için bütün gücüyle çalışmaktır. Bunu yapmayanların kâmil mü’min olamayacaklarını söylemek ise yanlış olmayacaktır. Zira Kur’ân ve sünnetin ilkeleri ortadadır ve başka hiçbir söze ihtiyaç bırakmayacak kadar da açık, seçik ve berraktır. (28.02.2014)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.