Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Yanlış Görüşte Israr Eden Kişi Şeytanın Yandaşıdır

A+A-

İnsanların farklı görüş ve düşüncelerde olmaları normal olmakla beraber hakikat tecelli ettikten, gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıktıktan, hata ve yanlışlar örneklerle ve delillerle vuzuha kavuşturulduktan sonra inatla yanlış ve tutarsız fikirleri savunmak doğru değildir. Böyle yapmak şeytanın yolundan gitmek ve onun yandaşı olmak anlamına gelir.

Nitekim günümüzde bazı kimseler fikir ifade ettiklerini zannederek şartlandırıldıkları sloganları tekrarlamayı marifet zannetmektedirler. Beyinleri yıkanmış bireylerin eleştirel düşünceyi bir kenara bırakarak Pavlov’un köpekleri gibi hareket etmeleri yanlıştır.

Örneklerle konuyu biraz daha açıklamaya çalışalım.

Mesela ülkemizde işsizlik sorunu olmadığı, “kalifiye eleman sorunu” olduğu defalarca ispatlandığı halde hâlâ inatla “işsizlik problemi olduğunu söylemek” iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Zira böyle bir tavır tembelleri, uyuşukları, beleşçileri, kolaya alışmışları cesaretlendirmek ve ülkenin gelişmesine engel olmak anlamına gelir. Dolayısıyla böyle bir şey yapmak şeytanın yolundan gitmektir. Zira hakkın ve doğrunun yanında değil de çıkarlarının yanında olan kişi şeytanın taraftarıdır.

Aynı şekilde kapitalizmin, komünizmin, pozitivizmin, materyalizmin, sekülerizmin ve “diğer izmlerin” insanlara huzur ve mutluluk getirmediği defalarca ispatlandığı halde hâlâ “bu izmlerden medet ummak”, çıkarı gereği bu “yanlış beşerî sistemlerin” peşinden gitmek ve bunları savunmak doğru değildir. Çünkü bu tür ideolojilerden yana olmak ve Kur’ân’ın sunduğu reçeteyi göz ardı etmek şeytanın dostu olmayı kabullenmek[1] anlamına gelir.

İnsanların fıtratlarında olan inanma ihtiyaçlarına cevap vermeyen sahte din ve inançları, bazı sembollerin arkasına saklanarak insanlara yutturmaya, onları kandırmaya ve yaşanan tüm problemleri görmezlikten gelmeye devam etmek de yanlıştır.[2] Defalarca sahte ve tutarsız oldukları, inananlarını mutlu edemedikleri ortaya çıktığı halde hâlâ bu tür inanç ve sistemleri savunmak, insanların evrensel çağrı İslâm ile buluşmasının önüne bariyerler çıkartmak doğru değildir.[3] Zira böyle bir tavrı benimsemek şeytanın yolundan gitmek demektir.[4] Son din İslâm’a ittibâ etmek yerine, işine ve kolayına öyle geldiği için sahte tanrıların peşinden gitmek şeytanın taraftarı olmayı kabullenmek anlamına gelir.[5]

Aynı şekilde defalarca görüşlerinde haksız çıktığı, yanıldığı ve başkalarını da yanılttığı aşikâr olan birinin peşinden gitmek, ona arka çıkmak, onu alkışlamak, onu zulümlerinde desteklemek de doğru değildir. Çünkü hakkın ve adaletin yanında değil de çıkarı gereği zalimin tarafında yer alan kişi şeytanın yoldaşı[6] olmayı kabullenmiştir ve böyle yapmak şeytanın taraftarı olmaktır.

Aynı şekilde ayak oyunlarını iyi beceren, belden aşağı vuran, zeytinyağı gibi hep suyun üstüne çıkan, fabrika gibi yalan üreten, kılık değiştirerek ve yağcılık yaparak gücü ve yetkiyi elinde bulunduranları etkilemeyi başaran, istediği koltuğu, makamı, mevkîyi kapan adamlara karşı uyanık olmamak ve bu tür kötü adamları desteklemeyi sürdürmek de doğru değildir. Bu tür şarlatanlara ve cambazlara pabuç bırakan, onların yağcılıklarına seyirci kalan, yüzlerine toprak saçmayarak istedikleri makamlara getirenler de şeytanın yandaşıdır.[7]

Benzer şekilde kendini bulunmaz Hint kumaşı zanneden, küçük tepeleri ben yarattım edasıyla yürüyen, eleştiriye kulak tıkayan, hep haklı olduğunu düşünen ve hatada ısrar eden kimselerin de şeytanın yandaşı olmaya doğru adım adım[8] gittikleri ifade edilebilir. 

Sonuç olarak, savunduğu fikrin, görüşün, düşüncenin, inancın, izmlerin yanlış olduğu Kur’ân-ı Kerîm, sahih sünnet, akl-ı selim, tarihî tecrübe, ilim ve sağlam verilerle defalarca ispatlandığı halde inatla, körü körüne, maksatlı olarak, çıkarı gereği böyle sahte ve tutarsız şeylerin peşinden giden kimse “şeytanın yandaşı” olmayı kendi isteğiyle kabullenmiş demektir. Böyle yaptığı ve bu yanlış yolu tercih ettiği için sorumlu olan kendisidir.[9] Dolayısıyla mahşer gününde böyle mücrimlerin “başkalarını suçlamalarının”,[10] “Bu durumdan bizim haberimiz yoktu” demelerinin veya “Ne yapalım, daha önce babalarımız Allah'a şirk koştular. (Allah’ım!) Biz sadece onların izinden yürüyen bir kuşağız; öyleyse, bâtılı ihdas edenlerin işlediklerinden dolayı bizi mi helak edeceksin?”[11] demelerinin onlara hiçbir fayda sağlamayacağını şimdiden bilmeleri kendi lehlerine olacaktır. (30.11.2012)

 

[1] en-Nisâ 4/120; el-A’raf 7/202.

[2] Yasin 36/62; ez-Zuhruf 43/62.

[3] el-Fatır 35/5-6.

[4] el-Haşr 59//16.

[5] en-Nisâ 4/76; Meryem 19/68.

[6] en-Nisâ 4/119-120; el-Mücâdile 58/19.

[7] ez-Zuhruf 43/38-39.

[8] en-Nur 24/21.

[9] en-Nahl, 16/93; el-İsrâ 17/36; es-Saffât 37/27; ez-Zuhruf 43/44.

[10] el-Bakara 2/167; el-En’am 6/27; eş-Şuarâ 26/102; en-Nebe 78/40; el-Fecr 89/24; el-Kasas 28/63.

[11] el-A’raf 7/172-173.

Önceki ve Sonraki Yazılar