Türkiye, Kârlı Bir Dost
Bugün, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un Star Açık Görüş’e verdiği röportajını okudum. Birçok konu hakkında görüş beyan eden Fahrettin Altun’un dikkatimi en çok çeken ifadesi, bölge ülkeleri başta olmak üzere dünya üzerindeki her ülkenin Türkiye’nin dostluğundan avantaj elde edeceğini söylemesi oldu.
Ne kadar güzel ve ince bir mesaj saklı içinde değil mi? Sayın Altun diyor ki; “Türkiye, dosta güven düşmana korku veriyor.” Çok doğru. Son yıllarda ülkemizde savunma sanayi alanında atılan adımlar ve özellikle gündeme gelen SİHA’lar sayesinde büyük bir güç olduğu ortada. Bu başarıyı sadece BAYKAR ve onun ürettiği SİHA’lara mâl etmek, ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN gibi üreticilere haksızlık etmek olacağı için tüm savunma sanayi demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Ülkemiz, savunma sanayi anlamında gücünü tamamladı.
Röportajda Fahrettin Altun, dünya ülkelerinin barışını da savaşını da çözmek için Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu ve Türkiye’nin dostluğunun kendilerine de çıkar sağlayacağını bildiklerini ifade ediyor. Aslında konuya küresel ölçekli bakarsak, dünya büyük bir savaşın eşiğinde duruyor. Herkes Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimin diğer ülkelere de sıçrayıp sıçramayacağını konuşuyor. Şahsi görüşüm bu neslin 3. Dünya Savaşı’nı göreceği yönünde. Peki, biz bu savaşa ne kadar hazırız?
Fahrettin Altun’un verdiği mesaja ve son günlerde Antalya Diplomasi Forumu başta olmak üzere yapılan başarılı diplomatik girişimlere bakılırsa Türkiye diplomasi alanında hazır.
Biraz konunun başına dönelim ve soralım. Olası bir küresel savaşta ne lazım? Savunma sanayi, diplomasi, enformasyon ve tarım. Türkiye bunlardan iki tanesini tamamlamış görünüyor. En azından kendisine yetecek, savunma yapacak kadar. Gelelim enformasyon ve tarıma…
Sosyal medya üzerinden yayılan yalan haberin sonu gelmiyor, getirilemiyor. Haber doğrulama sistemlerinin parayla iş yaptığı bir ülkede doğru habere ulaşmak neredeyse imkânsız. İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Twitter sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; “2018 yılında Oxford Üniversitesi tarafından 37 ülkede yapılan araştırmaya göre, dezenformasyon ve yanıltıcı haber konularında Türkiye %49 ile en çok dezenformasyona maruz kalan ülke” demişti. Evet, bu doğru ve bence her geçen gün yalan oranı artış gösteriyor. İstatistiksel verilerde her ne kadar %49 olarak gösterilmiş olsa da kamuoyuna yansıyan %70’in üzerindedir. Bu kadar yalanın olduğu yerde büyük bir savaştan başarılı çıkmak mümkün mü?
Gazeteci Erem Şentürk her gün Twitter’dan yaptığı paylaşımda; “Bugün de Sosyal Medya Yasası ve Hal Yasası çıkmadı.” diyor. Sadece kısacık bir soru bile olası küresel savaştan başarıyla çıkabilmemizin anahtarını oluşturuyor.
Gelelim tarım kısmına. Muhalefetin, hükümeti eleştirmek için kullandığı en önemli argüman tarım. Ülkemizin kasasında yüz milyarlarca dolar olsa da halk elindeki parayla markete, manava, pazara gittiği zaman rahatça alışveriş yapamıyor ise bunun sorumlusu biraz da tarım ülkesi olması gerekirken olamayan ülkemizdir. Tarım politikalarımızın baştan ayağa değişmesi lazım, gerekirse tarım da aynı savunma sanayinde olduğu gibi bir pisaya oluşturulmalı ve devlet kontrolünde yapılmalıdır. Nasıl ki, ASELSAN denildiği zaman aklımıza Türk Silahlı Kuvvetleri geliyorsa gerekirse TARIMSAN dediğimizde de aklımıza Tarım ve Orman Bakanlığı gelsin. İhracat yapılmayacak, ülke içerisine pazarlanacak. Doğrudan üreticiden tüketiciye sunulacak tarım ürünleri üretmeliyiz. Kaba ama hoş bir atasözümüz vardır; aç ayı oynamaz denir. Savunma sanayi güzel, diplomasi harika ama eğer karın doymazsa dezenformasyonun başarılı olması kaçınılmaz olur. İnsanlar karnı doymadan mantıklı düşünemez. Dolayısıyla kendilerine servis edilen yalana daha kolay inanırlar. He kadar yasal düzenleme yapılırsa yapılsın sonuç bu olur. Sosyal medyada, medyada yalanı azaltsak da durakta bekleyen insanlara yapılan algı yönetimi sosyal medyadan daha etkili. Raf kenarlarına asılı fiyat etiketlerinin etkisi tüm siyasi söylemlerin, uzman görüşlerinin, profesyonel açıklamaların üzerine çıkıyor.
Sonuç olarak önümüzde büyük bir savaş var. Bu savaş belki yarın, belki yarından da yakın ama biz ne kadar hazırız? Savunma sanayi, diplomasi, enformasyon ve tarım. Minimal başarı için olmazsa olmaz dörtlüdür.
Vesselam…