Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Türkçe ibadet olur mu?

A+A-

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 04.12.1997 tarihli gerekçeli kararında belirttiği üzere “Türkçe dua” caizdir ancak “Türkçe ibadet” asla caiz değildir. 


Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” buyurulmaktadır. Hz. Peygamber de bütün namazlarda Kur’an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir sahabiye namaz kılmayı tarif ederken “... Kur’an’dan hafızanda bulunanlardan kolayına geleni oku” buyurmuşlardır. Bu itibarla “namazda kıraat yani Kur’an okumak”, Kitap, sünnet ve icma-i ümmet ile sabit bir farzdır.


Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk tarafından Hz.Muhammed’e Cebrail aracılığı ile indirilmiştir.
Kur’an-ı Kerim, Resülüllah’ın kalbine sadece mana olarak değil, “elfazıyla” indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla ifade edilen mana “Kur’an” değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, “hatta Arapça bile olsa”, başka sözlerle ifade edilen mana “Cenab-ı Hakk’ın kelamı” değil, “mütercimin ondan anladığı manadır/ yorumdur.”


Oysa Kur’an kavramının içeriğinde sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Bu bakımdan İslam bilginleri tercümesine “Kur’an denilemeyeceği” gibi tercümesinin “Kur’an hükmünde olmadığı” konusunda görüş birliği içindedirler. Bilindiği üzere tercüme, “bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek” demektir. Oysa her dilin başka dillerde bulunmayan kendine ait ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebî ve hissî yönü bulunmayan bazı ifadeler dışında, hiçbir tercüme “aslının yerini” tutamaz ve “hiçbir tercümede” her bakımdan “aslına” tam bir uygunluk sağlanamaz.


Şu halde Kur’an-ı Kerim gibi ilahî belağat ve i’cazı haiz bir kutsal kitabın aslı ile tercümesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri Yaratan Yüce Allah’ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun Kur’an-ı Kerim’den anladığı kendi aciz beyanlarıdır. Dolayısıyla bir tercümenin, Allah kelamının yerine konulması ve aynı hükümde tutulması mümkün değildir.


Kaldı ki, İslam dini evrensel bir dindir. Değişik dilleri konuşan bütün Müslümanların “ibadette ortak bir dil” kullanmaları “dinin evrensel oluşunun” bir gereğidir. Herkesin konuştuğu dil ile ibadet yapmaya kalkışması halinde Müslümanların birlik ve beraberliğini zedelenir, Hz. Peygamber’in öğrettiği ve bugüne kadar uygulana gelen şekle ters düşeceği için de bir takım tartışmalar kaçınılmaz olur.  Ayrıca yüzlerce mealden “üzerinde birlik sağlanacak birisini” namazda okunmak üzere seçmek ve bu konuda “herkesi ikna etmek” mümkün değildir.


Öte yandan “Türkçe namaz” ile “Türkçe dua” da birbirine karıştırılmamalıdır. Dua, kulun Yüce Allah’tan istekte bulunmasıdır ve bu duayı herkesin kendi konuştuğu dille yapması gayet tabiidir ve bunda kınanacak bir taraf da yoktur.


Diğer taraftan, Kur’an-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri de i’cazdır. Kur’an-ı Kerim, bir benzerinin ortaya konulması konusunda, bütün insanlığa meydan okumuştur. Ve bu i’caz hem lafızda hem de manadadır. Bu itibarla tercüme “Kelamullah” sayılamaz ve “Kur’ân’ın tercümesi” de namazda okunamaz.
Şüphesiz bir müslümanın “en azından” namazda okuduğu Kur’an-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak okuması elbette önemlidir ve bu da, o kadar zor değildir.


Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kur’an-ı Kerim’i tercüme etmenin ve bu maksatla meal, tercüme ve tefsirlerini okumanın “hükmü” başkadır; bu tercümeleri “Kur’an yerine koymanın ve namazda bu tercümenin okunmasını” istemenin “hükmü” başkadır.


Sonuç olarak, namazda Kur’an-ı Kerim “asli lafızları” ile yani Arapça okunur. Kur’ân’ın öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek için “namaz dışında” tercüme, meal ve tefsirlerin okunmasında hiçbir sakınca yoktur; hatta okumak ve anlamak tüm müminlerin vazifesidir.


“Türkçe namaz” ile “Türkçe dua” da birbirine karıştırılmamalıdır. “Türkçe dua” caizdir ancak “Türkçe namaz” kesinlikle caiz değildir. (21.12.2007)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar