Türbeleri ziyaret etmek gerekli midir?
Ölümü ve ahiret hayatını hatırlatan, dünyanın “gelip geçici zevklerden” ibaret olduğunu gösteren “mezarlıkları ve türbeleri”, usûlüne uygun bir şekilde ziyaret etmek elbette gereklidir.
Türbe ziyaretleri esnasında yapılan bir takım yanlışlardan yola çıkarak “insanların şirke düştüklerini iddia etmek” ve bu mekânların ziyaret edilmesini engellemeye kalkışmak doğru değildir. Çünkü insanların gerçek niyetleri bilinmeden, hangi duygularla hareket ettikleri anlaşılmadan acele/ânî değerlendirmelerde bulunmak sakıncalıdır.
Zira ilk bakışta hemen hüküm vermek genellikle yanıltıcıdır. Çünkü konu detaylarıyla değerlendirilmemiştir; mesele yüzeysel olarak ele alınmıştır. Derinlemesine analiz edilmemiştir ve sonuçta da “türbeleri ziyaret edenlerle ilgili” doğru bir tespit yapılamamıştır.
Nitekim türbeleri ziyaret eden insanların ekserisi, oralarda yatan zâtların “Allah’ın sevgili kulları” olduğuna inanmaktadır. Doğrudan Yüce Allah’tan istemeye yüzleri olmadığı düşüncesiyle de bu kullar sayesinde Allah’ın dileklerini kabul edeceği inancıyla hareket etmektedirler.
Türbe ziyaretlerini gerçekleştirenlerin ruh hali böyle olunca ve bu inançla yola çıktıkları görülünce onları “küfürle veya şirkle itham etmek” insafla bağdaşmayacaktır.
Belki içlerinde yanlış yapanlar olabilir. Ama bu durum, tamamen bu ziyaretlerin men edilmesi düşüncesini akla getirmemelidir.
Aksine, ziyarete gelen bu insanlara ziyaret âdâbı öğretilmeli, onlara sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır.
Azarlamak, küstürmek, soğutmak, nefreti celbedecek şekilde kırıcı davranmak ve bu insanları küçümsemek, hatta onları alaya almak doğru değildir.
İnsanların kusurları ve yanlışları onlara incitmeden güzellikle anlatılmalı ve düzeltilmelidir. Zira Hz. Peygamber, “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz” buyurmaktadır.
Sanki Hz. Peygamber bu sözünü “türbe ziyaretlerini” tamamen men etmeyi düşünen kimseler için söylemiş gibidir. Onun bu veciz tavsiyesine her zaman ve her konuda kulak vermek gerekmektedir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, türbe ziyaretlerinin “din duygusunun güçlenmesi” ve “dindarların kendilerini rahat hissetmelerini sağlaması” gibi müspet psikolojik sonuçları da bulunmaktadır.
“Bid’at ve hurafe” kavramlarını istismar ederek türbe ziyaretlerini engellemeye kalkışan kimseler yanlış yapmaktadır. Türbe ziyaretlerinde yapılan bazı yanlışların nasıl karşısında olunması gerekiyorsa, bu tür art niyetli ve maksatlı girişimlerin de aynı şekilde karşısında olunması ve “haklı tepkiler gösterilmesi” gerekmektedir.
Türbeleri ziyaret eden kimselerin bilmesi gereken bazı hususları şöyle sıralayabiliriz.
1. Türbede yatan zâtın hayat hikâyesini öğrenmek ve onun başarılı kulluk tecrübesini kendisine örnek almak.
2. Ecelin bir gün “kendi kapısını da çalacağı” düşüncesiyle buraları “ibret almak için” ziyaret edip, “ahiret hayatı için” hazırlık yapmak.
3. Türbede yatan salih kuldan değil, sadece ve sadece Allah’tan istemek[1] ve bunu hiçbir zaman akıldan çıkartmamak. (Eğer böyle yapmaz da araya arıcalar koyar, Yüce Allah'tan değil de türbede yatan kimseden isterse onun bu yaptığı, tabiki en büyük şirk olacaktır. Bu konuda çok dikkatli olunması gerekmektedir.)
İşte bu üç hususa dikkat eden herkesin mezarlıkları ve türbeleri ziyaret etmelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Aksine ibret almak için buralara gitmek faydalıdır.[2]
Sonuç olarak, yatırımlarını ahirete yapmaya çaba sarf edenler bu ziyaretlerden mahrum kalmamalıdır. Zira bir yolda ilerlerken zaman kaybetmemek ve yoldan çıkmamak için “işaret/yön levhalarına” ihtiyaç vardır. Dolayısıyla türbe ve mezarlık ziyaretleri, insanı uyaran, ahireti hatırlatan ve doğru yolda kalmayı temin eden “uyarı levhaları” olarak değerlendirilebilir. Bu bakımdan mezkûr işaret levhalarını göz ardı etmeden onlardan istifade etmeye çalışmak aklın ve mantığın bir gereğidir. (26.01.2007)
[1] Fâtihâ, 1/1-7. “Her türlü övgü yalnızca Allah’a özgüdür, bütün alemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm, Hesap gününün Hâkimi. Yalnız sana kulluk eder; ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet, nimet bahşettiklerinin yoluna; gazab(ın)a uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.
[2] Bakara, 2/221. “…Allah mesajını insanlığıa açıklar ki ondan ders alabilsinler.”; En’am, 6/126. “İşte bu şaşmaz (çizgi), Rabbinin yoludur. Gerçekten bu mesajlarımızı, onlardan ders al(mak istey)en insanlara açık şekilde anlatıyoruz!”; İbrâhim, 14/25. “…Allah insanlara (işte böyle) misaller veriyor ki, (değişmeyen gerçeği) düşünüp kendilerine ders çıkarsınlar.”; İsrâ, 17/41. “Gerçek şu ki, bu Kur’an’da biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki, (onu inkâr edenler) iyice içlerine sindirebilsinler (ibret alsınlar); ne var ki, bu sadece onların nefretini artırdı.”; Zümer, 39/27. “İşte biz, bu Kur’an’da üzerinde düşünsünler diye insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk.