Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Teravih namazı kaç rek’attir?

A+A-

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 23.09.2002 tarihli gerekçeli kararında belirttiği üzere teravih namazı Ramazan ayına mahsus “cemaatle kılınan yirmi rekatlik” bir gece namazıdır. Yatsı namazından sonra kılınır. Kadın erkek her müslüman için “sünnet-i müekkededir.”


Kılınmadığı takdirde kazası gerekmez; tek başına kılınabileceği gibi cemaatle de kılınır. Nitekim Peygamberimiz teravih namazını birkaç kez cemaatle kılmış, ancak daha sonra cemaatle kılmayı çok istemesine rağmen “farz olur endişesiyle” evinde ya da mescidde tek başına kılmış, lakin bu namazın kılınmasını da ümmetine tavsiye etmiştir.


Toplumumuzda da her kesimin ilgisini çeken teravih namazı, asırlardır büyük bir huşu ve huzur içinde kılınmaktadır. Camilerde toplu bir şekilde kılınan bu namaz sayesinde milli birlik ve beraberlik duyguları pekişmekte ve din kardeşliği güçlenmektedir. Ayrıca bu namaz, farklı kesimlerden insanları camilerde bir araya toplamakta, barış, huzur, güven ve uzlaşı ortamının devamına da katkı sağlamaktadır.


Hz. Ömer, Hz.Peygamber zamanında cemaatle kılınmayan teravih namazını mescidde tek başına kılan müslümanları görünce “hem bir devlet başkanı hem de bir fakih olarak” dağınıklığı önlemek ve birliği sağlamak amacıyla bu namazın U’bey b. Kâ’b’ın imamlığında cemaatle kılınması talimatını vermiş ve böyle güzel bir uygulama başlatmıştır.


Bilahere Hz. Ali de bu namazın cemaatle kılınmasını teşvik etmiş ve “Ömer mescidlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi Allah da Ömer’in kabrini öyle nurlandırsın” diyerek bu konudaki memnuniyetini dile getirmiştir.


Diğer taraftan Peygamberimizin ashabına kıldırdığı ilk teravih namazından bahseden hadis kaynaklarında “teravih namazının rek’atlarıyla ilgili bir sayı” yoktur. Ancak Hz. Ömer döneminde başlayıp Hz. Ali ve Hz. Osman dönemlerinde aynen devam eden teravih namazı hep “yirmi rek’at” kılınmış, bu durum, bütün Müslümanların üzerinde ittifak ettiği bir hususa dönüşmüş ve yüzyıllardır “yirmi rek’at” olarak kılınmıştır.


İmam Ebu Yusuf, hocası Ebu Hanife’ye; “Hz. Ömer’in teravih namazını ne gibi bir delile istinad ederek yirmi rek’at ve cemaatle kılınması talimatını verdiğini” sorunca o, şu cevabı vermiştir: “Teravih namazı, hiç şüphesiz bir sünnet-i müekkededir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatla yirmi rek’at kılınması fikrini ne kendi ictihadıyla ne de sırf kendi düşüncesinden çıkartmıştır. O, Asr-ı Saadette carî olmayan bir dini mesele ihdas edip ortaya koyan bir bid’atçı değildir. Elbette Hz.Ömer (hem bir fakih hem de devlet başkanı olarak, Kur’an ve sünnet bütünlüğü ilkesinden hareketle ve makasıdı da esas alarak) bunu kendisine malum olan dinin bir asıl kaynağına ve Rasullüllah’ın bir tavsiyesine dayandırmıştır.”


Görüldüğü üzere teravih namazı, Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. Osman dönemlerinden itibaren uygulandığı şekliyle İslâm âleminde hep “yirmi rek’at” olarak kılınmıştır. Bütün fıkıh kitaplarında da “teravih namazı” “yirmi rek’at olarak” ele alınıp işlenmiştir. Aynı şekilde günümüzde de tüm İslâm ülkelerinde teravih namazı yirmi rek’at olarak kılınmaktadır.


Ramazan ayında Müslümanların çoğunluğu büyük bir zevk ve iştiyakla, kadını-erkeği, genci-yaşlısı, hatta çoluk-çocuğuyla tam bir kaynaşma, sevgi, saygı, huzur ve barış ortamı içinde camileri doldurmakta ve bu namazı eda etmektedir. Dolayısıyla bu namazın hem cemaatle kılınmasını hem de rek’at sayısını tartışma konusu yapmak, toplum nezdinde dini konularda şüphe uyandırmak olarak görülebileceği gibi “tereddüt uyandırmaya çalışanların eline” malzeme vermek olarak da değerlendirilebilir ve bu, iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülemez.


Ayrıca bu tür tali konuları (teferruatı) toplum önünde tartışarak kafalarda şüphe uyandırmak da son derece yanlıştır. Çünkü çok daha önemli konulara harcanması gereken emek ve zamanın bu tür küçük konularla heba edilmesi ciddi vebaldir. Bu bakımdan teravih namazı tartışmalarının toplum önünde yapılması sağlıklı bir yol ve yöntem değildir.


Sonuç olarak, Ramazan ayına mahsus “cemaatle kılınan yirmi rekatlik” teravih namazı kadın erkek her müslüman için “sünnet-i müekkededir” ve kıyamete kadar da camilerde kılınacaktır. Ancak tergib/ teşvik amaçlı söylenen bazı hadisleri yanlış yorumlayarak veya teravih namazıyla ilgili uydurma rivayetleri ölçü alarak “yılın on bir ayında farz namazları bile kılmayan veya ihmal eden bir müslümanın” Ramazan ayında kılacağı “teravih namazları sayesinde” çok büyük sevaplar/ mükafâtlar elde edeceğini düşünmesi veya onlara böyle bir din anlatılması son derece yanlıştır. Dolayısıyla hem böyle dinî sunum yapanların hem de böyle yanlış bir kanaate kapılarak kendilerine yazık edenlerin bu durumlarını yeniden gözden geçirmeleri kendi faydalarına olacaktır. (25.01.2008)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar