Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Mütesettir Bayan Doktorlar ve Korkunç Bir İftira

A+A-

Ülkemizdeki bazı şer odakları, zaman zaman tesettürlü bayan doktorların erkek hastaları muayene etmedikleri yalan haberini gündeme getirir ve gençleri dinden soğutmak için uğraşırlar. İslam'ın imajına leke sürmek ya da insanları dinden uzaklaştırmak isteyen bu çevrelerin ortaya attıkları asılsız iddialara karşı dikkatli olunması gerekir.

Tesettürlü bayan doktorların söylediği iddia edilen; "Biz erkek hasta muayene etmeyiz. Erkek kadavrasına el sürmeyiz"  veya "O gece bayan doktor yoktu. Erkek doktor da kadın hastaya el sürdürmedi ve kadıncağız da oracıkta öldü" şeklinde ortaya atılan iddialar/haberler tamamen asılsızdır ve hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. 

Bu söylenenler, hem İslam'a hem de dinine uygun yaşamak isteyen bayan doktorlara atılmış büyük bir iftiradır. Aklı başında ve iyi niyetli bir kimsenin söyleyemeyeceği sözlerdir. Bu tür abartılı sözlerin hepsinin yalan olduğu zaman içinde anlaşılmıştır ve anlaşılmaktadır.

Bu ve benzeri dedikoduları fırsat bilerek İslam'a saldıran ve içlerindeki kini kusmaktan çekinmeyenler bu tür kara propagandalarla masum insanları kandırmayı amaçlıyorlarsa bu durum gerçekten esef vericidir.

Zira bu tür haberlerde belirtilen hususlar İslam'ın genel ilkelerine de taban tabana zıttır. Yüce dinimizin insan hayatına verdiği değeri bilmeyen yoktur. Nitekim Hz. Peygamber zamanında kadınlar savaşa katılmış ve genellikle geri hizmetlerde çalışmışlardır. Kadınlar savaşta gerekli olduğu zaman bizzat silahlı çatışmaya da girişmişlerdir. Ancak onlar genellikle yaralıları tedavi etmiş, bunu yaparken de hiçbir zaman kadın-erkek ayrımı gözetmemişlerdir. Peygamberimizi bizzat gören bu kadınlar, erkek yaralılara el sürmüş, tedavileri neyi gerektiriyorsa onu yapmışlardır. Hal böyleyken 1400 yıl önce yaşananları göz ardı ederek bu tür kara propagandalardan medet umanlar asla iyi niyetli insanlar değillerdir.

Elbette aksine bir zaruret ve ihtiyaç bulunmadıkça kadınların kadınları, erkeklerin de erkek hastaları tedavi etmeleri “hem İslâm'a hem de fıtrata” daha uygundur. Zira bu şekilde bir muayene ortamında insanlar sorunlarını hemcinsleri doktorlara çok daha rahatlıkla ifade edebilirler. Kaldı ki bundan daha doğal bir şey de yoktur.

Ancak acil vakalarda hastalara el sürmeme, tedavi etmeme gibi bir durum/kural söz konusu değildir ve olamaz. Zaten dinini bilen hiçbir doktorun bu tür durumlarda gereğini yapmaması da düşünülemez. Zira acil durumlarda bir doktorun insanın hayatını kurtarmak için elinden gelenin en iyisini yapması İslam'ın kat’i emridir.

Ayrıca şunu da belirtelim ki, İslam'ın bu emrini göz ardı ederek acil hastalara müdahale etmeyenlerin hukuken hak ettikleri cezaya çarptırılmaları da gerekir. Zira insan hayatının kıymetini bilmeyen birisinin görevini bu şekilde ihmal etmesinin bedelini ödemesi ve yaptığının cezasız/karşılıksız kalmaması gerekir.

Diğer taraftan farz edelim ki, dinimize göre “karşı cinslerin birbirini tedavi etmeleri yasak olsaydı” bile “inanç özgürlüğü gereği” İslam'a inanmayanların buna saygı göstermeleri gerekirdi. Bu bakımdan “demokrasi, özgürlükler ve insan hakları” gibi kavramları gerekçe göstererek öğrenim görmek isteyen bayan tıp öğrencilerinin haklarını ellerinden almaya çalışmak doğru bir davranış değildir. Bu tür soyut gerekçelerle insanları haklarından mahrum etmek veya bilerek ve isteyerek İslam hakkında kötü bir zan/izlenim uyandırmaya çalışmak iyi niyetle bağdaştırılamaz.

Farklılığa tahammül edemeyen, ellerindeki çeşitli imkânlara dayanarak kendi arzularını veya ideolojilerini herkese dayatmaya çalışanlar yanlış bir yola girdiklerini artık görmek durumundadırlar.

Ayrıca bu tür kimselerin zaman zaman İslam hakkında yalan yanlış bilgilere dayanarak hüküm vermeye kalkışmaları da yakışık almamaktadır. Onlar, İslam dininin kesinlikle öngörmediği yanlış anlayışları kasıtlı olarak savunur, gündemde tutar, buradan da farklı düşünce ve yaşayışları mahkûm etmeye, susturmaya ve sindirmeye kalkışırlarsa bu elbette doğru olmayacaktır.

Şunu da belirtelim ki, bu farklılıkları bir suç ve kusur gibi göstermek, buradan da İslam'ın kutsallarına saldırmak asla doğru değildir.

Sonuç olarak, İslam’dan nefret eden bazı kesimler bu tür zan ve vehimlerle değil, her zaman delillere dayanarak konuşmak zorundadır. Dedikodularla ve yalan haberlerle İslam'ın imajına leke sürülmesine önayak olmak çok çirkindir. Bu itibarla, her sorumluluk sahibi mü’min görevini bilmeli ve bu tür haberler getiren fasıkların getirdiklerine inanmadan önce gerçeği araştırmalıdır. Aksi takdirde ilerde pişman olacağı kararları alması kaçınılmaz olur ki bunda kendisinin de kusuru/payı olduğu muhakkaktır. (23.06.2011)

Önceki ve Sonraki Yazılar