Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Müslümanlar Haksızlıkları Nasıl Protesto Etmelidir?

A+A-

Dünya üzerinde insanlar yaratılmaya başladığı andan itibaren küfür ve İslâm’ın mücadelesi başlamış ve halen devam etmektedir. Peygamberimizin ifadesiyle hak ve batılın mücadelesi kıyamete kadar da devam edecektir.

Bugünlerde Batı dünyası, geçmişte olduğu gibi sinema, tiyatro, dizi film, karikatür vs. sanatsal faaliyetleri kullanarak İslâm’a saldırmakta, Hz. Peygamber’e hakaret etmekte, Kur’ân-ı Kerîm’i yakma girişimlerinde bulunmakta, İslâm’ın şiddet ve vahşet dini olduğu algısını tüm dünyaya yaymak için elinden geleni arkasına koymamaktadır.

Belli aralıklarla bu eylemlerini tekrarlayan Batı dünyasındaki güç odaklarının bazı hedefleri olduğu açıktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm, bu şer odaklarına işaret etmekte ve en çok İslâm’a saldırıyı yapacak iki odağın kimliklerini deşifre etmektedir. Âyet-i kerîmeyi birlikte okuyalım.

“Bütün insanlar içinde [bu ilahî kelâma] inananlara en çok düşmanlık yapanların yahudiler ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlar (müşrikler) olduğunu kesinlikle göreceksin ve bütün insanlar içinde [bu ilahî kelâma] inananlara en çok şefkat gösterenlerin ise “Biz hristiyanız” diyenler olduğunu göreceksin: böyledir, çünkü onlar arasında öyle keşişler ve rahipler var ki bunlar kibre kapılmamışlardır.”[1]

Görüldüğü üzere Kur’ân-ı Kerîm, inananlara en çok düşmanlık edecek kimseleri iki kategoride değerlendirmektedir. Bunlardan birisi, “yahudileşmiş olup İslâm’a düşmanlık besleyenler” diğeri ise; “Allah’tan başka varlıklara ilahlık yakıştıran, şeytanın emrine girmiş, arzularını ilah edinmiş, müşrik ve münafıkların” tamamıdır.

Bu âyeti açıklayan başka bir âyette ise müslümanlara yönelik en çok incitici söz, hakaret, kışkırtma, ayrımcılık, nefret söylemi ve aşağılamayı yapacak olanların bazı özelliklerine şöyle işaret edilmektedir:

“Mallarınızla ve canlarınızla mutlaka sınanacaksınız: Ve doğrusu, hem sizden önce vahiy verilenlerden hem de Allah'tan başka varlıklara ilahlık yakıştıranlardan (müşriklerden) birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama eğer zorluklara sabırla katlanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız; bilin ki bu, azimle sarılanacak bir iştir.”[2]

Kısaca ifade etmek gerekirse, Ehl-i kitap’tan olup da günümüz dünyasında petrol, silah, ilaç, enerji, medya ve bankacılık gibi önemli sektörleri ele geçiren, buralarda ciddi pay ve söz sahibi olan kodaman aileler, ellerindeki imkânları kaybetmemek ve dünyanın kaynaklarını sömürmek maksadıyla kendilerine tek rakip olarak gördükleri İslâm’ı hedef almakta ve kendileri gibi düşünmeyenleri kitle iletişim araçlarıyla korkutarak yanlarına çekmeyi başarmaktadırlar. Bunun için de terör örgütleri kurmakta, kullanmakta ve zaman zaman bu örgütlere yaptırttıkları eylemlerle inşa ettikleri sömürü düzenini devam ettirmektedirler.

Öte yandan İslâm’a ve müslümanlara her türlü hakareti reva gören bu kimseler İslâm ülkelerinde istikrarsızlık, kaos, kargaşa, iç savaş ve karışıklık çıkartıp silah satmak, canlı bombalar patlatıp İslâm’ı kan ve şiddet dini gibi göstermek ve İslâm’ın yayılmasını engellemek istemektedirler.

Aynı âyet, bu tür durumlarla karşılaşan mü’minlere “aktif sabırla” mücadeleye devam etmelerini, itidal ve teenniyi elden bırakmamalarını tavsiye etmekte, bir başka âyette ise “en güzel mücadele metodunu” önermektedir.[3] Nitekim söz konusu âyet şudur:

“Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: “Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da bir ve aynı İlahtır ve Biz O'na gönülden teslim olduk.”[4]

Bu itibarla kutsal değerlerimize hakaret edildiğinde müslümanların yapması gereken, tepkilerini akıl, mantık, sağduyu ve sükûnet içinde ortaya koymalarıdır. Zira bu tür provokasyonlara şiddetle karşılık vermek, suçsuz ve masum sivillere saldırmak, bozguncuların istediklerini yapmak ve kurulan tuzağa düşmek anlamına gelir. Bu nedenle haklı iken haksız konuma düşmemek için her zaman tedbirli ve dikkatli olmak gerekir.

Diğer taraftan sadece slogan atmakla yetinmek, etrafı ateşe vermek, kırıp dökmek, genellemeci ve toptancı bir tavır takınarak tüm Batılıları hedef almak, Ehl-i kitabın tamamını aynı gözle değerlendirmek ve onlara hakaretlerde bulunmak da doğru değildir. Yapılması gereken, “bu tür azılı zalimler” hariç “müspet kimselerle” barış ve diyalog içinde olmaktır. Bu hain saldırıları yapanların alçakça planlarını deşifre etmek ve Batı dünyasındaki sağduyu sahibi insanların gönlünü kazanmaya çalışmaktır.

Herhangi bir dinin değerlerine saldırıp hakaret etmenin düşünce ve ifade özgürlüğüyle alakası olmadığını, “eleştiri” ve “hakaretin” ayrı şeyler olduğunu, İslâmofobi ve nefret söylemi gibi bu tür provakatif eylemlerin de aynen “ırkçılık ve ayrımcılık suçları kategorisine alınması gerektiğini” onlara tekrar tekrar anlatmaktır.

Ayrıca, İslâm’ın değerlerine hakaret eden bu küresel çetelerin şirketlerinin ve onlara destek olan ülkelerin mallarını “kararlı bir şekilde boykot ederek” iyi bir ders vermektir.

Bununla birlikte uzun vadede yapılması gerekenler ise şunlardır:

İslâm doğru tanıtmak ve en güzel şekilde temsil etmek için öncelikle kendi ülkemizde huzur, güven, barış ve istikrar ortamını tesis etmek gerekir. Bununla birlikte demokratik mekanizmaları kullanarak her ülkede sivil baskı grupları/lobiler oluşturmak, çok çalışarak dünya markası mallar üretmek, bu ürünlerin sayısını artırmak, yeni icatlar yaparak ekonomik kalkınmayı sağlam temellere oturtmak kısacası, ekonomik yönden de sözü dinlenen “süper güç” olmayı başarmak lazımdır.

Şiddete şiddetle karşılık vermek, slogan atmak ve sadece bağırıp çağırmak doğru değildir. Böyle yapmak işin kolayına kaçmak, kışkırtıcıların oyunlarına gelmek ve İslâm’ın evrensel mesajını dar alana hapsetmek demektir. Dolayısıyla müslümanların çok daha akılcı protesto yöntemleri geliştirmeleri şarttır.

Sonuç olarak, her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’ân-ı Kerîm’in tavsiyesi açık ve nettir. Kanaatimizce “dinsizin hakkından imansız değil”, Kur’ân’ın ilkelerine uygun hareket eden, dinini ve değerlerini doğru tanıyan, tanıtan ve temsil eden, zulme zulümle karşılık vermeyen, haktan ve adaletten ayrılmayan, her ne olursa olsun haddi aşmayan, teenni ile hareket eden ve en güzel mücadele metodunu sergileyen kâmil mü’min gelir. (21.09.2012)

 

[1] el-Mâide 5/82; Ayrıca bkz. el-Mâide 5/51.

[2] Âl-i İmran 3/186.

[3] Nahl 16/125.

[4] el-Ankebut 29/46; Ayrıca bkz. en-Nahl 16/20; ed-Duhan 44/57, 25.

Önceki ve Sonraki Yazılar