Kürtaj caiz midir?
Fıkıh kitaplarında yazıldığına göre hamile bir kadın 45 veya 120 gün içerisinde bazı mazeretlere binaen çocuğunu aldırabilir. Bu hatalı görüşü savunanlar her dönemde olmuştur; günümüzde de hala bu yanlış içtihadı ısrarla savunan ve kolayca kürtaja cevaz veren “ulema” (!) vardır. Ancak biz bu görüşe kesinlikle katılmıyoruz.
Çünkü bu görüşü savunanların delili konuyla hiç ilgisi olmayan bazı hadislerdir. Hz. Peygamber’e nispet edilen bu hadislerde Kur'an-ı Kerim’de “insanın yaratılmasının safhalarıyla” ilgili âyetler açıklanırken, rivayetin birinde 45, diğerinde ise 120 gün geçtikten sonra çocuğa ruh üflendiğinden söz edilmektedir.
İşte asırlardan beri fakihlerin çoğu, bu tür rivayetlerden yola çıkarak “zikredilen sürelerden önce” anne rahminde olan şeyin “çocuk ve insan olmadığını” (hatta bazıları canlı bile olmadığını) kabul etmiş ve öldürülmesine (yani kürtaja) fetva vermişlerdir.
Ancak günümüz fıkıh otoritelerinden İslam âlimi Prof. Dr. Hayreddin Karaman ise bu fetvanın “ortaya konulan hükümle doğrudan ilgisi bulunmayan hadislere dayandırıldığını ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığını” ifade etmiş, söz konusu rivayetlerde “bu süreden önce çocuğun öldürülebileceği yönünde hiçbir ifadenin bulunmadığını” gerekçe göstererek bu rivayetlerden böyle bir sonuç çıkartmanın kesinlikle mümkün olamayacağını söylemiştir.
Günümüzde bilimsel araştırmalar kesin bir şekilde göstermiştir ki, döllenmeden sonra ana rahmine tutunarak beslenmeye başlayan embriyo, hem bir canlı hem de bütün özellikleriyle bir insandır/ insan aşamasındadır. Bu bakımdan bilgi eksikliğinden kaynaklanan hatalı bir içtihadı (120 günden önce ruh üfürülmediği için bebeğin canlı olmadığı ve dinen öldürülebileceği fetvasını) gerekçe göstererek “kürtajı savunmaya devam etmek” asla caiz değildir.
İslam’a göre insan yaşamına “hayatının hangi safhasında olursa olsun” son vermek kesinlikle haramdır ve yasaktır. Çünkü İslam Ceza Hukuku’nda “hangi ayında olursa olsun” anne rahmindeki ceninin ölümüne sebebiyet vermenin mutlaka bir cezası vardır.
Diğer taraftan Hz. Peygamber zina sonucu hamile kalan kadının çocuğunu aldırmasını değil doğurmasını söylemiş ve bu çocuğun kime ait olacağını ise şöyle açıklamıştır: “Zinadan bir çocuk olursa bu -kadın nikahlı ise- kocasının (hukuki babasının) çocuğu olur, zina yapan erkek ise bu çocuktan mahrum kalır” buyurmuştur.
Yani; kadının nikâhlı kocası yoksa çocuk “kadının çocuğu” olur; zina yapan erkeğin çocuğu olmaz. Görüldüğü üzere hadis, zina mahsulü çocuğun öldürülebileceğini söylememiş, tam aksine ona “bir aile” tespit etmiştir. Ancak ehil olmayan din adamları ise “bu çocuk aile için yüzkarası olur” gerekçesinin arkasına sığınarak “töre cinayetine/ kürtaja” kapı aralamış ve bebeğin katline cevaz verebilmişlerdir.
Diğer taraftan “Tecavüz kurbanı kız veya kadına İslam'da kürtaj hakkı tanınır” şeklindeki fetva da mezkûr hadisle çelişmektedir. Zira hadis, veled-i zinaya bir aile tespit ederken fetva, “anne karnındaki suçsuz bebeğin öldürebileceğini” söylemektedir.
Dolayısıyla bu tarz bir fetva, hem Kur’an’a hem de sahih sünnete aykırı olup meseleye tek taraflı bakanların ulaştıkları yanlış bir sonuçtur. Bu fetvayı verenlerin ve uygulayanların yanıldıkları ve insan hayatıyla oynayarak büyük bir günah/ cinayet işledikleri açıktır.
Öte yandan anne rahmindeki canlı “bir insan” olduğuna göre “sakat doğma ihtimali var” diye o bebeği öldürmek de haramdır. Bu tıpkı doğduktan sonra sakatlanan insanı öldürmek gibidir. Sıkıntı halindeki kedi ve köpeklere bile su vermenin sevap olduğunu söyleyen, her canlıya şefkat ve merhametle muamele edilmesini tavsiye eden bir dinin, sakat doğacak diye anne karnındaki bir bebeğin öldürülmesini onaylaması asla mümkün değildir.
Özetle, anne ve babasının gayr-i meşru ilişkiye girmesinde hiçbir dahli, suçu, günahı ve kabahati olmayan bir bebeği, “sırf böyle bir ilişki sonucu dünyaya gelecek” diye öldürmek kesinlikle caiz değildir. Dolayısıyla aklı başında bir mü’minin bu cinayete (kürtaja) onay vermesi düşünülemez.
“Yumurta ve sperm birleşip zigot oluştuktan sonra” ve aradan 9 ay 10 gün geçtikten sonra dünyaya “insan olarak” geleceği kesin olan bir canlıyı “konuyla ilgisi olmayan, üstelik zan ifade eden bir iki ahad hadise dayanarak” ruh üfürülmediği gibi gayr-i ciddi bir gerekçeyle öldürmeye kalkışmak resmen cinayettir. Bu fetvayı verenler de o fetvayı Yüce Allah’tan korkmadan uygulayanlar da kesinlikle vebaldedir ve hepsi ahiret günü bu yaptıklarının hesabını mutlaka vereceklerdir.
Bununla birlikte kürtajın caiz olduğu tek durum, bebek alınmadığı takdirde annenin ciddi hayati tehlikesinin bulunduğu ve ölebileceği şeklindeki “beş kadın doğum doktorunun” altını imzaladıkları rapordur. Bu rapora istinaden söz konusu hamile kadının kürtaj olmasında dinen bir sakınca yoktur.
Sonuç olarak, bebek alınmadığı takdirde annenin hayatını kaybedeceği durum hariç olmak üzere “kürtaj yaptırmak ve rahimdeki bebeği parçalayarak öldürmek” dinen caiz değildir. Aynı şekilde “sakat doğacak diye” bir bebeği kürtajla aldırmak da caiz değildir. Yine tecavüze uğrayarak hamile kalan kızın/ kadının “kürtaj olabileceğini söylemek” de caiz değildir. (22.02.2008)