Kuran-ı Kerim’i Anlamak ve Yaşamak
İnsanlar şeytana ve şeytanlaşmış kimselere uyarak şirke düştüğü ve yanlış yollara saptığı zaman Cenab-ı Allah, lütfunun, kereminin ve fazlının bir sonucu olarak onlara kendi içlerinden bir peygamber ve kutsal kitap göndermiş, cennetle müjdelemiş ve cehennemle de uyarmıştır.
Bilindiği üzere Yüce Allah, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmalarını sağlamak için son vahiy Kur’ân-ı Kerim’i göndermiştir. Kur’ân-ı Kerim, içinde hakikatler barındıran, Yüce Allah’tan geldiğinde hiçbir şüphe olmayan ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyanlara hidayet yollarını gösteren bir rehberdir.
Bu bakımdan dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmak isteyen Kur’ân-ı Kerim’i bilmek, tanımak, doğru anlamak, emir ve nehiylerine uygun hareket etmek zorundadır.
Bir müslümanın kendisine rehberlik etmesi için gönderilen son kutsal kitabı tanıması, okuması ve içindeki ilkelere uygun hareket etmesi kendi iyiliğinedir. Bu nedenle akıllı bir müslüman her gün belirli vakitlerde kaliteli tefsirlerden istifade ederek kutsal kitabı okuyabilir, anlayabilir, anladıklarını uygulayabilir, bilmediklerini ise ehil olanlara sorup öğrenebilir.
Zira Kur’an’ın getirdiği ilahi prensipler herkes tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek düzeydedir. Nitekim Yüce Allah; “And olsun biz Kur’an’ı düşünüp öğüt alsınlar diye kolaylaştırdık” buyurmaktadır. Görüldüğü üzere Kur’an, düşünmek, anlaşılmak, öğüt almak ve yaşanmak için gönderilmiş son ilahi kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, yüzünden en fazla okunan ve dinlenen bir kitap olduğu halde, eğer müslümanlar hala onun ilkelerini gerçek anlamda öğrenememiş ve hayatlarına aktaramamışlarsa sorgulamaları gereken kendileridir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, içinde barındırdığı şaşmaz prensiplerle her türlü bireysel ve toplumsal dertlere deva, manevî hastalıklara şifadır. Kur’ân’a gereken değeri veren, bu ilahi prensipleri anlayan ve uygulayan toplumlar bu dünyada huzur ve güven içinde yaşayacak, ahirette de cenneti elde edeceklerdir.
Nitekim Hz. Peygamber; “Her kim Kur’ân’ı okur, onu anlar, helâlini helâl, haramını haram kabul ederse, Allah, bu Kur'ân sebebiyle onu cennetine koyar" buyurmuştur.
Aynı şekilde Kuran’ı anlamaya çalışırken tefekkürün önemine dikkat çeken Hz. Muhammed, bunun nafile namaz kılmaktan çok daha faziletli olduğunu şöyle ifade etmiştir: "Oturup, Allah’ın kitabından bir ayeti okuyup anlaman, senin için yüz rekât (nâfile) namaz kılmandan daha hayırlıdır."
Cenab-ı Hakkın; “Bu Kur’ân, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır” şeklindeki hitabı, müslümanlar için bir emir mahiyetindedir. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’i okuyup, anlamaya ve yaşamaya çalışmak en önemli kulluk vazifesidir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, kendi dönemindeki müslümanların Kur’ân’a yaklaşımını eleştirmiş ve içine düştükleri yanlışı şu dizeleriyle dile getirmiştir:
“Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”
Bu mısralardan çıkartılacak elbette önemli dersler vardır. Unutulmamalıdır ki, bu kutsal kitap sadece mezarlıklarda ölülere veya Mevlit programlarında dirilere okunmak üzere gönderilmemiştir. Elbette buralarda da okunabilir; okunmasında bir sakınca da yoktur; ancak Kur’ân’ı evlerin başköşesine süs eşyası gibi asmak, ona saygıdan dolayı yüksek bir yere koymak, sonra dijital dünyanın büyülü atmosferinde kaybolup gitmek, oralarda vakit öldürmek son derece yanlıştır.
Eğer Kur’ân-ı Kerim böyle göstermelik sevgiyle yüceltilir, ancak vaz ettiği ilkeleri hayatın dışına itilir, televizyon programlarıyla vakit geçirilirse çok büyük bir yanlış yapılmış olur. Bu itibarla Kur’ân-ı Kerim’e müslümanın kimliğini ve kişiliğini inşa eden, prensipleriyle mü’minin ahlakını güzelleştiren “değerli bir kitap” muamelesi yapılmalıdır.
Rabbim bütün insanları ve özellikle de müslümanları dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmalarını sağlayacak hayat kitabı Kur’ân-ı Kerim’i hakkıyla okuyan, anlayan, içindeki emirleri uygulayan ve yasakladıklarından da kaçınan ihlaslı kullarından eylesin. (20.02.2009)