Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Kur’ân-ı Kerîm Türkçeye çevirilir mi?

A+A-

Hz. Âdem’den beri bütün “kutsal kitaplar/ suhuflar/ levhalar”, dünyanın her bölgesine gönderilen peygamberlerin “kavimlerinin diliyle” inzal edilmiş ve sonraki nesillere ulaştırılmak amacıyla “ta o dönemlerde” yazıya geçirilmiştir. Ancak Kur’ân hariç diğerleri çeşitli sebeplerle günümüze kadar gelememiştir. Gelenlerin ise tahrif edildikleri görülmektedir. Kaldı ki Kur’an-ı Kerim de onların tahrif edildiğini ve içeriğinin değiştirildiğini haber vermektedir.


Son ilahi kelam Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed Araplar arasında yaşadığı ve Arapça konuştuğu için Arapça olarak indirilmiştir. Ancak Yüce Rabbimiz, “bütün insanlığa ebedi hitabı olan Kur’an-ı Kerim’i” sadece Araplar ve Arapça’yı bilenler için değil, “kıyamete kadar gelecek tüm insanları” karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve onlara hakkı ve hakikati öğretmek amacıyla göndermiştir.


Dolayısıyla insanlara hidayet ve dalalet yollarını gösterebilmek için Kur’ân-ı Kerim, bu insanların konuştukları dile tercüme ve tefsir edilmelidir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’in bütün dünya dillere çevrilmesi müslümanların en asli vazifelerindendir ve bu, hepsinin boynunun borcudur.


İnsanların bu son ilahi kelamın mesajını öğrenmesi, anlaması, üzerinde düşünmesi, kavraması ve kalplerine yerleştirmesi “ancak son ilahi kelamın onların dillerine tercüme edilmesiyle” mümkün olabilir. Zira herkesin Arapça’yı öğrenebilmesi mümkün değildir. O halde Kur’an-ı Kerim’in Arapça bilmeyenlere tebliğ edilebilmesi, onların da bu kutsal kitapta bildirilen ilahî hakikatleri anlayıp üzerinde düşünebilmeleri ve onun hidayetinden yararlanabilmeleri için Kur’an-ı Kerim’in başka dillere tercüme edilmesi elzemdir.
Bu görevi çeşitli bahanelerle günümüze kadar yapmayan veya erteleyen tüm müslümanlar bundan dolayı sorumludur.


“Kur’an’a saygısızlık yaparlar” endişesiyle gayr-i Müslimlerin yaşadığı beldelere “Kur’ân’ın götürülmemesi veya gönderilmemesi veyahut tercüme edilmemesi fikri” son derece yanlıştır. Zira insanları “böyle bir gerekçeyle” Kuran’ın hidayetinden mahrum bırakmaya hiçbir kimsenin hakkı yoktur.
Kur’an-ı Kerim, her ne kadar dünyadaki belli başlı bazı dillere tercüme edilmişse de bu kesinlikle yeterli değildir. Zira şu an dünyada “kırk bir dil ailesine” mensup grameri, kelimeleri ve fonetiği ayrı “sekiz binden fazla” farklı dil konuşulmaktadır ve acilen Kur’an-ı Kerim’in bütün bu dünya dillerine tercüme ve tefsirinin yapılması gereklidir.


Sonuç olarak, herkesin Arapça’yı öğrenmesi mümkün olamayacağına göre Kur’an-ı Kerim’i dünyaki bütün dillerine çevirmek “müslümanların boynunun borcudur.” Bu görevi yerine getirmeyenler “tebliğ ve temsil görevlerini ihmal ettikleri/ savsakladıkları”, gerçek anlamda “tanık/ model/ şahit/ elçi/ uyarıcı/ müjdeci” olamadıkları için Yüce Allah katında mesuldürler. (20.12.2007)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar