Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Köpekler ve Yalnızlık!

A+A-

Batılı ülkelerin manevî değerlerden uzaklaşması ve huzuru maddî şeylerde aramasının nedenleri üzerinde ülkemizde de araştırmalar yapılmaktadır. Nitekim maddî yönden gelişip kalkınmış mezkûr devletlerdeki insanlar mutluluğu geçici şeylerde aramaktadır. Bu köşe yazımızda Batılı ülkelerde yaşayan insanların “köpeklere ve kedilere aşırı ilgi duymalarının/ göstermelerinin nedenlerini” anlamaya çalışacağız.

Alkol ve uyuşturucu kullanımının Batılı ülkelerde yaygınlaşması, kumarın, eşcinselliğin, lezbiyenliğin, aile içi sadakatsizliğin artması, akrabalık ve komşuluk bağlarının zayıflayıp kopması, bireyselciliğin ön plana çıkması, ahlâkî değerlerin büyük ölçüde yıpranması ve benzeri hususlar bu ülkelerde yaşayan insanları “yalnızlığa” itmiştir.

Dolayısıyla bu yalnızlığın etkisini azaltmak ve dost edinmek isteyenler de bunu evcil hayvanlardan olan “kedi ve köpeklerle” telafi etme cihetine gitmişlerdir. Köpeklerin sahiplerine olan sadakati ve her halükarda onları korumaya odaklanmış olmaları, daha çok köpeklerin tercih edilmesi sonucunu doğurmuştur. Maddî beklentilerini büyük oranda karşılamış bu insanlar yalnızlıklarını gideren köpekleri “bir dost ve arkadaş” görmüşlerdir.

Nitekim yapılan araştırmalar, Batılıların genellikle mutluluğu haplarda, teselliyi alkol ve uyuşturucu maddelerde, sevgiyi ve sadakati ise hayvanlarda aradığını, hayvanlarla geçirilen vakitleri en değerli vakitler olarak gördüklerini ortaya koymaktadır.

Yetiştirdikleri evlatlarından gereken ilgiyi görmeyen karı veya kocanın zamanla yanlarında bulundurdukları köpeklere dertlerini anlattıkları, onlarla bazı duygularını paylaştıkları ya da köpeğini azarlayarak rahatlama yolunu seçtikleri belirtilmektedir.

Batılı ülkelerdeki veya başka devletlerdeki benzer zihniyete sahip bireylerin de köpeklere aşırı sevgi ve ilgi duymalarının nedenlerinden biri “yalnızlıklarını gidermek, onlarla birlikte yürüyüş yapmak ve iyi vakit geçirmek arzusudur.”

Batılıların yaşam tarzını benimsemiş bu insanlar yaşadıkları çevrede bencilliğin, çıkarcılığın, bireyselleşmenin artması ve dinî-ahlâkî değerlerden uzaklaşılmasıyla birlikte kendilerini her zaman seven ve sadık kalan bir köpekle mutlu olmayı tercih etmişlerdir.

Nitekim bireyselleşerek dinin emir ve nehiylerinden uzaklaşan, mutluluğu ve özgürlüğü dijital ortamlarda arayan insanoğlu zamanla bunlarla da tatmin olmamış ve teselliyi köpeklerde aramaya başlamıştır.

Aynı şekilde bir veya bir kaç tane köpeğe bakmayı, onlarla vakit geçirmeyi gelişmişlik ve üstünlük göstergesi zanneden bazı kimseler de köpeklere aşırı ilgi göstermişlerdir.

Bu köpek sevgisinin ve onlara bakıp ilgilenmenin zamanla “sosyal statü” olarak görülmesi ve köpeğe bakmayı maddî durumunun iyi olduğunun işareti olarak gösterme ve övünme tutkusu da köpeklere duyulan ilginin diğer nedenleri arasındadır.

İnsan ilişkileri zayıf, sosyalleşmemiş bazı kimselerin de huzur ve güveni köpeklerde aramaya başlamaları hayvanlara olan ilginin artmasının bir başka nedenidir.

Aile içi kavgalarda gerilim tırmandığında, rahatsız ve tedirgin olan eşlerin köpeklere daha çok ilgi duymaya başladıkları da ifade edilmektedir. Zira köpeklere kızılsa bile onların cevap vermediği, sessizce dinlediği, oturup mahzunca beklediği bu yüzden de insanların köpeklere olan sevgilerinin arttığı konuşulmaktadır.

Özetle köpeklere ilgi duymak, onlarla hayatı paylaşmak, onlara gerekli eğitimi vererek çeşitli şekillerde (av, koruma, iz takibi, enkazda arama-kurtarma çalışmaları, uyuşturucu arama, körlere yol gösterme, kızak çekme vs. şekillerde) onlardan istifade etmek mümkün olmakla birlikte her şeyin aşırısı da zararlıdır. Aşırıya kaçmadan meşru ölçüler içerisinde köpeklere bakıp onlarla ilgilenmek ve onlardan en güzel şekilde istifade etmek mümkündür. (Kehf, 18/18) Ancak toplumdan koparak, yalnızlığını paylaşma bahanesiyle köpeklere aşırı ilgi göstermek, onları evin başköşesine oturtmak, yatakta onlarla birlikte yatmak ve hayatının her anını onlara adamak, kulluğu gündemine bile almamak kanaatimizce doğru değildir.

Her şeyin bir yeri/sınırı/ölçüsü vardır ve o şey o yerinde güzel ve anlamlıdır. Yaratılış amaçları dışında hayvanlardan istifade etmeye kalkışmak, aynı ortamda onlarla birlikte yaşamayı alışkanlık haline getirmek, haddi aşmak ve yanlışa düşmektir. Bir köpeğin yeri, evin ya da iş yerinin avlusunda onun için özel olarak hazırlanmış barınak veya kulübesinin içidir.

Sonuç olarak, bir köpeğin veya kedinin yeri kesinlikle evin başköşesi veya yatak odası değildir. Zira hayat yalnızca köpek ve kedilerden ibaret değildir. Haddi aşıp yanlışa düşen ve mutluluğu geçici şeylerde arayanlar yalnızlıklarını köpek veya kedilerle gidermeye çalışmaktan ziyade, bu dünyaya niçin gönderildiklerini araştırmaya, sorgulamaya, anlamaya, öğrenmeye, idrak etmeye ve sonrasında da dünya ve ahiret mutluluğu elde etmek için öğrendiklerini uygulamaya mahkûmdur. (18.06.2010, Hollanda)

Önceki ve Sonraki Yazılar