Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Kadınları yanlış tanıtan bir anlayış

A+A-

Ahmed Bican, yazmış olduğu Envâru’l-Âşikîn adlı eserinde, kadının din ve akıl yönünden eksik olduğunu ve bazı kadınların köpek ve eşeğe benzemesinin arkasındaki nedenleri açıklarken naklettiği rivayetin doğru olup olmadığına hiç bakmamıştır.

Nitekim onun naklettiği rivâyette anlatıldığına göre; “Nûh Peygamber, tek bekâr kızını üç ayrı kişiye vermek için ayrı ayrı söz vermiş, sonra da hangisine vereceği konusunda şaşırıp kalmıştır. Daha sonra Allah’a duâ ederek  yardım istemiş, bunun üzerine Cebrâil gelerek “kızını, eşeğini ve köpeğini” bir odaya koymasını emretmiştir. Bunu yapan Nûh (a.s.) bir müddet sonra, kapıyı açtığında odada birbirine benzeyen üç tane kız bulmuştur. Kendi kızının hangisi olduğunu bilememiş ve bu üç kızı söz verdiği kişilerle evlendirmiştir. İşte bu nedenledir ki, o zamandan beri bazı kadınlar hayvanlara benzemekte olup, bu benzemenin nedeni yaşanan bu olaydır” denilmektedir.[1]

Böyle bir rivâyetin uydurma olduğu her halinden bellidir.

Nitekim mezkur rivâyet, efsaneleri ve mitolojileri anlatmakta mahir olan kıssacıların uydurup naklettiği masallara oldukça fazla benzemektedir.

Aklen ve mantıken böyle bir olayın yaşanması zaten mümkün değildir. Zîra anlatılanlar Yüce Allah’ın tabiata koyduğu “adetullaha/ değişmez kurallara” aykırıdır.

Ayrıca, yalan vaadde bulunan ve sözünde durmayan bir peygamber anlayışı yansıtılmaktadır ki, bunun da kabul edilebilmesi mümün değildir.

Bütün peygamberlerin ortak sıfatlarından olan “sıdk, fetânet ve ismet sıfatlarına” gölge düşüren bu uydurma rivâyet, Kur’ân’ın bize tanıttığı, “sıdkı bütün”, “sözüne sadık”, “çok doğru” peygamber imajıyla çelişmektedir.

Bir peygamberin böyle bir şey söylemesi imkânsızdır. Dolayısıyla bu rivâyet mevzudur.

Bir başka rivâyette ise, Yûnus’un (a.s.) kendi isteği üzerine, âhirette azap çekmektense bu dünyada azâbı tercih ettiği, bunun üzerine Yüce Allah’ın “falanca kadınla evlenmesini” emir buyurduğu, elinden başka bir şey gelmediği için gidip “o kadınla evlendiği” belirtildikten sonra, Hz. Ali’ye atfedilen şu söz nakledilmektedir: “Dünya azâbı yaramaz avrattır. Âhiret azâbı yaramaz avrattır ve cehennemdir.”

Burada da genellemeci bir bakış ve yanlış bir kadın tasavvuru söz konusudur.

Bu rivâyetin aktarılmasıyla verilmek istenen esas mesaj şudur: “Sâliha olmayan bir kadınla yapılan evlilik azaptır. Bu dünyada bu azâba katlanan kimse âhirette azaptan kurtulacaktır, öyleyse sabır edin!”

Kötü bir kadınla evliliğin dünya ve âhiret saadetine büyük bir engel teşkil edeceği doğrudur. Ancak bu konuya değil de, “âhirette azaptan kurtulmaya vesile olacak” böyle bir kadına katlanmaya çağırılması, “kadınlarla ilgili önyargı sonucu oluşmuş kanaate” göre hareket edildiği izlenimini uyandırmaktadır.

Zîra bu misâl kadınla verilebileceği gibi erkekle de verilebilir.

Kötü bir erkeğin de “sâliha bir kadın” için iki cihan saadetine engel teşkil edebilmesi mümkündür. Dolayısıyla, esas olan kadın ya da erkek olmak değil, “kâmil bir mü’min olmaya çalışmak ve hiçbir kimseye en ufak bir haksızlık yapmamaktır.”

Sonuç olarak, kadınları yanlış tanıtan her iki rivayet de uydurmadır ve Hz. Peygamber’e isnad edilerek nakledilmesi kesinlikle doğru değildir. Böyle yapmaya devam edenlerin şimdiden cehennemdeki yerlerine hazırlanmaları uygun olacaktır. (22.06.2007)

 

[1] Geniş bilgi için bkz,  Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri,  s, 95-96.

 
Önceki ve Sonraki Yazılar