Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

İslamofobinin Nedenleri ve Batılı Ülkelere Düşen Görevler

A+A-

Tüm insanlığın ortak meselesi olan İslamofobi insan hak ve özgürlüklerinin saldırıya uğramasıdır. Batı dünyası İslamofobiyi, ayrımcılığı ve müslümanları yok saymayı artık bir kenara bırakmak zorundadır. Zira İslamofobi gibi bir problemin varlığını kabul etmekten kaçınmak, bununla çok yönlü mücadeleyi terk etmek uzun vadede bu ülkelere kaybettirecektir.

Araştırmalara göre Avrupa’da yayın yapan gazete ve TV’lerin yüzde 70’i İslam hakkında olumsuz yayın yapmaktadır. Medyanın bu yayınlarına ilave olarak bazı politikacıların İslamofobiyi körükleyen söylemleri de müslümanların dışlanmalarına ve ayrımcılığa maruz kalmalarına sebep olmaktadır.

Medya ve siyasetçilerin reyting ve koltuk uğruna insanların kaygı ve korkularını tetiklemeleri, endişelerini artırmaları, kendi kimliklerini kaybedecekleri korkusunu yaymaları İslamofobiyi alevlendirmektedir.

Yapılan yayınlarda terörizm ile İslam’ın özdeşleştirilmesi, “İslami terör” ve “İslamcı terörist” gibi kavramların sürekli kullanılması “bu kültürel ırkçılığı” tetiklemektedir ki bunların kabul edilebilmesi mümkün değildir.

Aynı şekilde yapılan bu yayınlarda “İslam’ın kadınlara çok şiddetli baskılar uyguladığı, hiçbir hak vermediği söylemlerine” de sık sık yer verilmesi İslamofobiyi tırmandırmaktadır.

İslam’ın şiddet kullanarak yayıldığı ve şiddeti tavsiye ettiği söylentilerinin Batı medyasında bolca yer alması da İslamofobiyi körüklemektedir. Bunların asırlardır bilinçli olarak yapıldığı zaten sahanın uzmanlarının malumudur. Artık bu tür çağdışı eylem ve söylemlerden vazgeçmenin zamanı gelmiştir; zira dünyanın barışa ve huzura ihtiyacı vardır.

İslamofobinin artmasının nedenlerinden bir diğeri de “ırkçı nefret örgütlerinin” çalışmalarıdır. Zira bu örgütler sürekli İslamofobiyi körüklemekte, toplumda kaygı ve endişe meydana getirmektedir.

Batı dünyası kültürel terörizmin bir şekli olan İslamofobiyi artık kabul etmeli, bununla mücadele için kanun ve yönetmelikler çıkarmalıdır. Nefret suçlarının tanımı çok iyi yapılmalı ve bu konudaki eksiklikler giderilmelidir. Çıkartılacak kanunlar da eksiksiz bir şekilde uygulanmalı ve işlenen suçlar cezasız kalmamalıdır. Bu hususlarda bilgi akışı problemi de ortadan kaldırılmalı ve yeterli istatistikî bilgiler elde hazır bulundurulmalıdır.

Batı dünyası kendi ülkelerinde yaşayan müslümanların sorunlarına seyirci kalmamalı, müslümanlarla ilişkilerini geliştirmeli ve onların sivil toplum örgütlerine destek olmalıdır.

Bu ülkelerin politikacıları oylarını bir kaç puan daha artırmak uğruna nefret söylemlerini yaymamalı, yabancı düşmanlığı yapmamalı ve konuşmalarına son derece dikkat etmelidir. Politikacılar sevgiyi, saygıyı, barışı, hoşgörüyü ve çok kültürlülüğü kendi toplumlarına öğretmede örnek olmalıdırlar.

Özellikle Avrupa’da İslam’ın “resmî din” olarak tanınmaması İslamofobinin artmasının nedenlerinden bir diğeridir. Bu bakımdan Avrupa, “bu yapısal sorununu” bir an önce kökten halletmeli ve İslam’ı “resmî din” olarak tanımalıdır.

Avrupa’da antisemitizm çok iyi bilinmekte ve gerekenler yapılmaktadır. Ancak İslamofobiye karşı ise yeterince tedbirler alınmamaktadır. Çünkü Batı dünyası İslamofobiyi algılamakta zorlanmakta ve delil istemektedir. Bu yanlış algının değişmesi için toplanan sağlam verilerin onlara en güzel şekilde sunulması gerekmektedir.  

İslamofobinin ortadan kaldırılması konusunda bu ülkelerin medya organlarına da büyük görevler düşmektedir. Zira onlar bu sorunun çözümünde çok büyük bir rol oynayabileceklerdir. Çünkü onlar, ortamı yatıştırabilecekleri gibi kışkırtabileceklerdir. Bugün görünen odur ki Batı medyası, İslamofobi konusunda daha çok kışkırtıcı ve tahrik edici söylemlerde bulunmakta ve reyting uğruna İslamofobiyi körüklemekten kaçınmamaktadır. Oysa bu yayın politikası yanlıştır ve acilen değiştirilmek zorundadır.

Aynı şekilde Batılı ülkelerin birlikte yaşadıkları müslümanlara karşı bir entegrasyon politikalarının olması gerekmektedir. Asimilasyonda başarılı olamayacakları artık anlaşılmış bulunmaktadır. Dolayısıyla müslümanları dışlayıp onları gettolara hapsetmek yanlıştır. Batı dünyası artık “çok kültürlü ve çok dinli yaşam tarzına” alışmalı ve bunu kabullenmelidir. Buralarda yaşayan müslümanlar kendilerini dışlanmış hissetmemeli, Batılılar artık farklılıklara saygıyı içselleştirmelidir.

Sonuç olarak, Batılı ülkeler bu konudaki kafa karışıklıklarından bir an önce kurtulmalı, gerekli yasal tedbirleri hiç zaman kaybetmeden almalıdır. Zira İslam düşmanlığına dönüşen İslamofobi dünyanın ortak bir sorunudur ve bu problemin çözümünde ortak hareket edilmesi kaçınılmaz görünmektedir. (11.02.2011)

Önceki ve Sonraki Yazılar