Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

İrtica Söylemleri ve Terör Olaylarının Perde Arkası

A+A-

Türkiye’nin gelişmesinden ve ilerlemesinden rahatsız olan kimi yabancı devletlerin sinsi planlarının olduğu ve bunları da zaman zaman devreye soktukları herkesin malumudur. Aynı şekilde kurdukları rant düzeninin bozulmasını istemeyen kimi çıkar grupları da zaman zaman bu devletlerle işbirliği yapmakta ve ortak hareket etmektedir. Dolayısıyla meseleye geniş açıdan bakıldığında rahatlıkla görüleceği üzere yarım gönüllü inananlarla hiç inanmayanların işbirliği içinde oldukları, pis planlar yaptıkları ve bunları da başarıyla uyguladıkları söylenebilir.

Nitekim bu tipler “İslam tehlikesi” ve “terör tehdidi” argümanlarını kullanarak milletin daha çok “ileri demokrasiye”, “hukukun üstünlüğüne” ve “insan haklarına” sahip olmasını engellemeye ya da geciktirmeye çalışmaktadırlar.

İşbirliği içindeki bu şer odakları, “İslam tehlikesi var!”, “irtica hortladı” yönündeki iddialarını ispatlamak ve hain emellerine/amaçlarına ulaşmak için medya imkânlarını kullanarak zaman zaman şu tür söylemlere/yöntemlere başvurmaktadırlar:

1.  “Okullarda dinî eğitim artıyor”, “Neden din dersleri zorunlu?”, “Öğrenciler namaz kılarken yakalandılar”, “Okulda toplu ibadetler arttı”, “Genç kıza zorla başörtüsü taktırdılar”, “Mini etekli kıza saldırdılar” vs. manşetlerle irtica tehlikesinin arttığı hissini uyandırıp sürekli ve bilinçli olarak bu yaygarayı koparmaktadırlar.

2.  “Plajlara kısıtlama getirildi”, “Mayo yasaklandı”, “Artık vatandaş denize giremez oldu”, “Kılık kıyafete karışanlar çoğaldı”, “Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor” vs. haberlerle gündemi belirlemeye ve kafa karıştırmaya devam etmektedirler.

3.  “Alkol kullanımına sınırlamalar getirildi”, “Bunlar yakında alkolü de yasaklarlar”, “İçki içilen yerlere ruhsat vermiyorlar!”, “İçki satışlarını azaltmak için sürekli zam yapıyorlar” vs. haberlerle emellerine ulaşmaya çalışmaktadırlar.

4.  “Kadınların giyimine karışıyorlar”, “Kadınları zorla çarşafa sokacak bunlar”, “Kadınlar istedikleri gibi giyinemeyecek”, “Kadınlara zorluk çıkartan yeni düzenlemeler yolda”, “Dört kadınla evlilik gündemde” gibi manşetlerle hem dışarıdaki dostlarına hem de içeride beyinlerini yıkadıkları kendileri gibi düşünenlere mesajlar vererek onları da yanlarında tutmaya çalışmaktadırlar.

Dolayısıyla bilmek gerekir ki bu adamların niyetleri/amaçları çok başkadır.

Öte yandan bunlar uluslararası alanda da çalışmalarına aralıksız devam etmekte ve zaman zaman şu tür söylemlere sarılmaktadırlar:

1.  “Türkiye’nin ekseni kaydı”, “Bunlar Batıyı bırakıp Arap ve İslam ülkelerine yaklaştılar”, “Türkiye nereye gidiyor?”, “Bunların asıl amacı ne? Ülkeyi Batıdan kopartmak mı?” vs…

2.  “Komşularla sıfır sorun politikası fos ve boş çıktı!”, “İran’la ticarî alanda işbirliğini artırdılar, amaçları ne bunların?”, “Amerika, Avrupa ve İsrail bu duruma ne der?”, “Ülkenin dış politikasını bunlar alt üst ettiler”, “Komşularla maksimum işbirliği projesi de boş çıktı”, “Bunlar herkesle kavgalı zaten”, “Batılı dostlarımız çok tedirginler”, “Bunlar amma da zig zag çiziyorlar”, “Bunların yaptığı politika bir adım ileri, iki adım geri”, “Bunlar ülkeyi sattılar!”, “Bunlar İran’a yanaşıyorlar”, “Ülke elden gitti, yakında Türkiye Malezyalaşacak” vs…

3.  “Bunların amacı ülkeyi İslamlaştırmak”, “Yakında Şeriat getirecek bunlar!”, “Bunlar para için her şeyi yaparlar”, “Ülke elden gidiyor!”, “Öldük, bittik, mahvolduk”, “Sevr yine hortladı”, “Bu kadar aymazlık neden?” ve benzeri konularda savaş çığırtkanlığı ve felaket/şeamet tellallığı yapmaya devam ederler. Halkı ikna edemedikleri ya da kandıramadıkları zaman da bu sefer halka dönüp hakaret eder, “bidon kafalı”, “göbeğini kaşıyan adam”, “aptallar vs.” gibi ağıza alınmayacak yakışıksız ve çirkin sözler sarf ederler.

Bunlar fonlandıkları dış güçlerden yardım alarak bazı söylenti ve şayialar çıkarmakta da mahirdirler. Aslı esası olmayan şeyleri varmış gibi göstererek milleti kandırmaya uğraşır, etkili olamazlarsa en azından ön yargılı kendi yandaşlarını kandırmayı ve yanlarında tutmayı başarırlar. Papağan gibi her duyduklarını sağda solda tekrarlayan ve sorgulamadan inanan bu adamlar da bunların peşinden gitmeye devam ederler.

Bu şer odakları terörün bitmesini asla istemezler. Amaçlarına ulaşmak için terörden bile medet umarlar. Terör örgütleriyle işbirliği içine girerler. Onları taşeron olarak kullanırlar.  Terör örgütü sayesinde demokratikleşmeye engel çıkartırlar. Gazete ve televizyonlarında sürekli terör örgütünün/örgütlerinin propagandasını yaparlar. Örgütün eylemlerini abartarak ve tekrar tekrar tv’lerinden göstererek milletin moralini bozarlar. Yeni anayasa yapılmasın ve demokratik cumhuriyet kökleşmesin” diye feryad-ü figan ederler. Hukukun üstünlüğü yönünde atılacak adımları “ulusal güvenlik” gerekçeleriyle etkisiz ve işlevsiz hale getirmeye çalışırlar.

Onlar tüm bunları yaparken ülkenin gelişmesi ve kalkınması için canla başla çalışanları haksız yere eleştirirler. Bu iyi niyetli insanlar demokrasi ve hukuk içinde kalır ve sağduyu içinde hareket ederlerse bundan son derece rahatsız olurlar. Sürekli sert önlemlerin alınmasını tavsiye ederler. Hem milleti hem de millet için çalışanları tuzağa düşürmek isterler.

Sürekli olarak şiddeti ve ayrımcılığı körüklerler. Milleti tahrik etmek için “Bunlar terörü önlemede yetersiz kaldılar” derler. Ancak güvenlik kuvvetleri ve yargı kurumu gerekli tedbirleri artırıp terör örgütünün şehir yapılanmasını sağlayan bazı akademisyen, politikacı ve gazetecileri ciddi ve sağlam delillere dayanarak tutuklandıklarında ise bu sefer yine onlar feryat ederler. “Bu resmen sivil dikta!”, “Nerde kaldı basın özgürlüğü?”, “Nerde kaldı ifade özgürlüğü?”, “Nerde kaldı insan hakları?”, “Gazeteciler gözaltına alınıyooooor”, “Sansür yine hortladı”, “Aydınlar birer birer içeri tıkılıyoooooor” ve benzeri ifadelerle Batılı ülkeler nezdinde Türkiye’nin itibarını zedelemek için bütün güçlerini sonuna kadar kullanırlar.

Bunlar hem nalına hem de mıhına vurma konusunda son derece uzmandırlar. İlkesiz, omurgasız ve tutarsız oldukları için dün söylediklerini bugün unuturlar. Hemen nabza göre şerbet verirler. Defalarca yanıldıkları halde utanmadan ve sıkılmadan kalkar ve “Biz uyarmıştık zaten” diye bir de zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışırlar. Amaçlarına ulaşmak için her türlü çığırtkanlığı, felaket/şeamet tellallığını yaparlar. Yaşadıkları ülkenin çıkarları yerine iş birliği içinde oldukları Batılı ülkelerin çıkarlarını koruyan haberler yapmaya, bu yönde kamuoyu oluşturmaya ve dünya kamuoyunu da etkilemeye/yanıltmaya devam ederler.

Özetle ifade edecek olursak, irtica söylemlerinin ve terör hadiselerinin devamından yana olanları çok ama çok iyi tanımak ve iyi tespit edip bunlara aldanmamak gerekir. Aklı başında bir insan tüm dönen bu dolapları ve hain tuzakları fark etmek durumundadır. Zira akıllı bir insan bir delikten iki defa ısırılmaz. Dostlarını ve düşmanlarını iyi tanır. Süreçleri iyi okur. Haklı, mantıklı ve yerinde değerlendirmeler yapar. Duyguyla, sloganla ve aceleyle hareket etmez. Niyetleri bozuk fesat adamların farkına varır ve onların oyunlara gelmez. Gerçek anlamda demokrasinin ülkeye gelmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması, özgürlüklerin genişletilmesi, teknolojik gelişmenin, kalkınmanın ve muasır milletleri de geçmenin başarılabilmesi için yapılması gereken her neyse onu yapar.

Sonuç olarak, herkes daha bu dünyada iken ne yaptığına, ne tür kararlar aldığına ve uyguladığına bakmalıdır. Ahirette kendisini savunamayacağı şeyleri bu dünyadayken söylemekten ve yapmaktan da kaçınmalıdır. “Keşke falancaları dost edinmeseydim” diyeceği o gün gelmezden önce aklını başına toplamalı ve sonuna kadar da iyi ve güzel olanı, hakkı, adaleti, erdemi ve din kardeşliğini savunmalı ve desteklemelidir. (18.11.2011)

Önceki ve Sonraki Yazılar