Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Gerçek Doktorlar ve Gerçek İslam Âlimleri

A+A-

Allah’a, kendine, tüm insanlara ve tabiata karşı sorumluluklarının bilincinde olan ve yaptığı işin hakkını veren “ehil âlimler” gerçekleri söylemekten, yazmaktan ve yapmaktan çekinmezler. Böyle olmayanlar ise kısa vadeli çıkarlar uğruna görevlerinin hakkını vermez, gerçeği söylemez ve masum insanların sahtekârlar tarafından aldatılmalarına seyirci kalırlar.


Meramımızı bir misalle anlatalım. Örneğin insanları kötü emellerine alet etmek isteyen bazı şarlatanlar, onların “sağlıklı yaşam sürme arzularını” istismar eder, acı gerçekler yerine kısmi doğrular barındıran talî meselelerle onları avutur, hakikati görmelerine ve doğru kararlar almalarına engel olurlar.


Mesela bazı çakma doktorlar metabolizmayı hızlandırmak ve sağlıklı olmak için “soğuk su içmeyi, acı biber yemeği ve çay içmeyi” önerir bu şekilde insanların daha sağlıklı olabileceğini söylerler. Oysa bu söylenenler doğru ama “son derece eksik” bilgilerdir.

Zira bu sayılanların metabolizmayı hızlandırmaya ve sağlıklı yaşama etkisi “binde on” iken söylenilmeyen “binde dokuz yüz doksanın” etkisi çok daha fazladır.

Bu söylenilmeyenler ise “sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli hareket/egzersiz, uyku/stres yönetimi ve zararlı alışkanlıklardan kaçınmadır.” Sağlıklı yaşlanmak isteyenlere esas faydası dokunacak olanlar bunlardır. “Binde on” oranında faydası olan ve herkesin kolaylıkla yapabileceği fakat sağlığı korumada yeterince etkili olmayan mezkûr yöntemler yerine “binde dokuz yüz doksan” oranında faydası olan ve herkesin yapmakta zorlanacağı ama faydası sayılamayacak kadar çok olanları yapmak gerekir.


İşte gerçek doktorlar, insanların genellikle duymaktan hoşlanmayacağı bu “acı gerçekleri” söyler ve onları doğru şeyler yapmaya çağırırlar. Yemelerine ve içmelerine dikkat etmelerini, günlük egzersizlerini düzenli olarak yapmalarını, uykularını ihmal etmemelerini, tansiyonlarına dikkat etmelerini, zararlı alışkanlıklardan kaçınmalarını söyler ve bunları yapanların çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü olacaklarını ifade ederler. 


Asırlardır olduğu gibi günümüzde de yarım hocalar/çakma ilahiyatçılar/sözde akademisyenler sağlıklı bir dindarlık için “belirli gün ve gecelerde bazı özel namazlar kılmayı, nafile ibadetler yapmayı, sözlü dualarla yetinmeyi, Mevlid okumayı ve dinlemeyi, bazı zikirler çekmeyi vs.” önerir ve bu şekilde müslümanların “iyi bir dindar” olabileceklerini söylerler.

Oysa bu söylenenler kısmen doğru ama “son derece eksik” bilgilerdir. Zira bu bahsedilenlerin sağlıklı dindarlığa etkisi “binde on” iken, söylenilmeyen “binde dokuz yüz doksanın” etkisi çok daha fazladır. Bu etkisi fazla olanlar ise “Allah’a ve ahiret gününe sarsılmaz bir iman, Kur’ân ve sahih sünnetin genel ilke, amaç, maksat ve hedeflerine uygun bir yaşam tarzı, şeytanı ve şeytanlaşmış insanları yenme hususunda gösterilecek kararlılık, kulluğu bütün enstrümanlarıyla yerine getirme duyarlılığı ve hayatının her anında İslâm’ı merkeze alarak karar verme hassasiyetidir.”

İnsana esas faydası olanlar bu gibi temel ve asıl konulardır. Herkesin belirli zamanlarda yapacağı bazı nafile ibadetler yerine faydası çok daha fazla olan “kulluğu eksiksiz yapmak”, zor olana talip olmak ve bunu başarmak icap eder.


İşte gerçek İslam âlimleri insanların duymaktan/öğrenmekten/yapmaktan pek de hoşlanmayacağı “acı gerçekleri” söyler ve onları “kulluğu bütün gerekleriyle” yapmaya davet ederler. Hayatının her anında Allah’tan yana bir bilinç ve duyarlılıkla hareket edenlerin, taklidi imanı tahkiki hale getirenlerin, dünyada bulunuş gayelerini özümseyenlerin, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanların, şeytanın vesveselerine ve şeytanlaşmış insanların süslü yalanlarına kanmayanların, İslâm’ı hakkıyla tebliğ ve temsil edenlerin, yeryüzünde barış ve adaleti sağlayanların, mazlumlara sahip çıkanların, iyi, güzel ve doğru davranışlara destek olanların, din kardeşliğini pekiştirmek için canla başla çalışanların, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin, ibadetlerinde devamlı ve duyarlı olanların, zulüm, şer ve kötülüklerden uzaklaşanların, tüm insanlığın faydası için çalışanların çok daha iyi bir müslüman olacaklarını, dünya ve ahiretin güzelliklerine nail olacaklarını söylerler.


Sonuç olarak, insanlığın ihtiyacı olan “gerçek doktorlar” ve “gerçek İslam âlimleridir.” Zira “yarım doktor candan yarım hoca da imandan eder” atasözü gerçektir. Bu bakımdan acı gerçekler yerine süslü yalanların peşinden gitmek doğru değildir. Zor olana talip olmak yerine işin kolayına kaçarak dünya ve ahiret mutluluğu elde edilemez.

Faydası az şeylerle ömür tüketmek yerine, insanın kurtuluşunu sağlayacak kaliteli, dürüst ve erdemli davranışlarla hayatı tamamlamak gerekir. Sahtekârlardan, şarlatanlardan, hayal satan umut tacirlerinden, sürüleşmiş yığınlardan gelecek saldırılardan korkmadan gerçekleri haykıran “ehil doktorlara” ve “ehil İslam âlimlerine” sahip çıkmayan toplumlar hem sağlıklarını hem de dinlerini kaybetmeye mahkûmdur. Zira böyle kötü bir sonu “yaptıkları bilinçsiz ve yanlış tercihleriyle” kendileri hazırlamışlardır. (16.10.2009)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar