Genelleme Yapmak Sığ Dimağların Ürünüdür!
İnsanların çoğunluğunun yanlış karar almalarında “genelleme” yapmalarının payı oldukça büyüktür. Hayatın her anında sürekli tercih yapmakta durumunda olan insanoğlu, meselelere tek taraflı baktığında, empatiyi gerçek anlamda içselleştiremediğinde, hakikatin sadece bir kısmını gördüğünde yanlış karar verebilmekte ve toptancı bir yaklaşımla kabul ya da red cihetine gidebilmektedir.
Oysa böyle bir tavır kesinlikle yanlıştır ve Kur’ân’a da aykırıdır. Çünkü Yüce Allah, müslümanlara daima seçici olmayı öğretmekte ve bunu öğütlemektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, Ehl-i kitab’ın hepsi aynı kefeye koymamakta ve onları ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ayetleri birlikte okuyalım.
“Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.”[1]
“Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere (kitap ehlinden olmayanlara, zayıflara, çaresizlere) karşı (yaptıklarımız nedeniyle) bize (hiçbir) vebal yoktur!” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.”[2]
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir (yoldan çıkmışlardır).”[3]
“Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.”[4]
“İçlerinden zulmedenler ve haksızlık yapanlar hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.”[5]
“Şüphesiz, inkâr eden Kitap ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.”[6]
Görüldüğü üzere tüm bu âyetler gayet açık ve nettir; insanlara “seçici olmayı” öğretmekte, üstelik bunu tavsiye ve teşvik etmektedir. Dolayısıyla bu ayetlerde verilen mesajın doğru anlaşılması gerekir. Yani; “genelleme” yaparak herhangi bir dinin mensuplarını aynı gözle değerlendirmek ve isabetli olmayan sonuçlara ulaşmak doğru değildir. Zira onlar içinde de çok farklı düşünen ve yaşayan insanlar mevcuttur.
Mesela hıristiyan olduğunu söyleyen bir cânî çıkıp sudan gerekçelerle 77 masum insanı hunharca katletmişse, bu katile bakarak tüm hıristiyanları aynı kefeye koymak, hepsini suçlu ilan etmek ve “hıristiyan terörist” demek “genelleme” yapmak olacaktır ki bu doğru değildir.
Aynı şekilde müslüman olduğunu iddia eden bir grup terörist/militan/eşkiya, insanlık dışı bir eyleme imza atmışsa, masum insanları öldürmüşse, bu vahşete bakarak tüm müslümanları suçlamak, hepsini terörist ilan etmek ve “İslamcı terörist” yaftasını kolayca yapıştırmak da “genelleme” yapmak olacaktır ki bu da kesinlikle doğru değildir.
Veya bir ülkede/şehirde/ilçede/köyde yaşayan birisi bir yanlış yapmışsa, o yanlışı orada yaşayan tüm insanlara teşmil etmek, sonra da o ülkede/şehirde/beldede/köyde yaşayanların tamamını suçlu ilan etmek ve “Bu şehirden/köyden zaten adam çıkmaz!” diyerek “genelleme” yapmak doğru değildir. Çünkü her zaman seçici olmak, suçlu ile masumları birbirinden ayırt etmek gerekir. Aksi halde mümeyyiz olmayan böyle birisi bundan dolayı günaha girer. Nitekim insanlar hesabı Yüce Allah’a tek tek verecek,[7] kimse kimsenin günah yükünü üstlenmeyecek, bir zalimin günahı nedeniyle eşi ya da oğlu cezalandırılmayacaktır.[8]
Bir Batı ülkesinde homoseksüellerin veya lezbiyenlerin birbirleriyle evlenebilmelerine imkân veren yasalar çıkartılmışsa, bu sakat, iğrenç, akıl, mantık ve ahlak dışı uygulamaya bakarak tüm Batılıları aynı gözle değerlendirmek de “genelleme” yapmak olacaktır ki bu da doğru değildir. Onlar, “özgürlükler” adına böyle bir evlilik imkânını vatandaşlarına sunmuş olsalar da o toplumun büyük bir kısmı söz konusu birlikteliklere sıcak bakmamakta ve onaylamamaktadır. Dolayısıyla burada da seçici olmak gerekir. Aksi halde tüm Batılıları sanki bu tür evlikleri normal gören kimselermiş gibi takdim etmek yanlış olacaktır.
Batılı ülkelerde “özgürlükler” denilerek çıplaklar kampının açılmasına müsaade edilmişse, burada da “genelleme” yaparak tüm Batılıları çıplaklar kampını onaylayan/ destekleyen/oralara giden kişiler olarak tanıtmak da doğru değildir. Söz konusu ülkelerdeki halkın % 3’ü veya % 5’i buralara giderken % 95’inden fazlası bu ilkel/pespaye/rezil yerlere gitmemekte ve böyle hayvanca bir davranışı asla onaylamamaktadır. Dolayısıyla Batılıları her konuda aynı düşünen, aynı tavırlar ortaya koyan insanlar zannetmek ve genelleme yaparak hepsinin ahlâkî değerlerden yoksun olduğunu söylemek/düşünmek doğru değildir.
“Batıda aile çöküyor, dinî değerler kaybolmuş gitmiş, kiliseler bir bir kapanıyor!” gibi genellemeler de aynı türden zihniyetin ortaya attığı basit/ucuz/sığ/popülist söylemlerdir. Tikel örneklerden yola çıkarak böyle bir tespitte/tahminde bulunmak kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Elbette bu tür şeyler Batılı ülkelerde olmaktadır. Ancak ne ailenin tamamı çökmekte ne dinî ve ahlâkî değerler tamamen kaybolmakta ne de kiliselerin tamamı kapanmaktadır. Dolayısıyla bu tür örnekleri anlatarak toplumu yanıltmak, kendi kendine yersiz bir gurura kapılmak, benzer hâdiselerin kendi ülkesinde de yaşandığını bir türlü fark edemeyerek tedbirler alınmasını engellemek/geciktirmek, münferit hadiselere bakarak toptancı bir yaklaşım sergilemek, ötekini haksız yere suçlamak ve tüm Batılıları aynı kefede/potada değerlendirmek asla doğru değildir.
Bir partinin/cemaatin/tarikatın/takımın/aşiretin içinde yanlış yapanlar varsa, bunu o topluluğunun tamamına hamletmek ve hepsini birden suçlu ilan etmek de yanlıştır. Doğru olan genelleme yapmadan suç işleyenleri tek tek tespit etmek ve onları cezalandırmak olmalıdır.
Aynı şekilde koca bir İlahiyat camiası içinden üç beş kişinin çıkıp birilerini memnun etmek veya bir yerlere şirin görünmek adına yanlış şeyler söylemiş, keyfî ve indî mütalaalarını “Arkadaş! Gerçek din bu işte!” diye dayatmaya/satmaya/sunmaya kalkışmış, Kur’ân-ı Kerim ve sahih sünnete aykırı görüşlerini iddialı bir şekilde öne sürmüşlerse, burada da “genelleme” yaparak “tüm İlahiyatçıları zan ve töhmet altında bırakmak” doğru değildir. Doğru olan, böyle sözler söyleyenleri tespit etmek, onların bundan sonraki söylemlerine itibar etmemek ve onlara karşı son derece dikkatli ve ihtiyatlı olmaktır.
Ancak şunu da belirtmek de çok büyük yarar vardır: İmanlı, ahlaklı ve ihlaslı bir İlahiyatçı uzun araştırmalar sonucu uzman olduğu sahada bazı doğru, güvenilir ve dikkate şayan bilgiler üretmiş, bu zamana kadar yanlış anlaşılan bir konuda doğru ve ikna edici şeyler söylüyorsa bu İlahiyatçı diğerlerinden ayrı değerlendirilmelidir. Yoksa böyle çalışkan ve ihlaslı bir İlahiyatçıyı diğerleriyle aynı kefeye koymak, onu da kötü niyetli ilan etmek, “Bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildiiiiin!!??” diye onunla dalga geçmek ve itibarsızlaştırmaya çalışmak da apaçık bir kul hakkıdır. Böyle bir tavır kesinlikle doğru değildir ve asla kabul edilemez. Dolayısıyla bu tür İlahiyatçılar arasında da seçim yapmak ve salih/muttaki/sâdıklardan yana bir tavır takınmak gerekir.
Ancak böyle bir seçim yapmayarak hepsine aynı gözle bakmak, koca bir camiayı karalamak/itibarsızlaştırmak/değersizleştirmek ve buradan da İslâm’ın zarar görmesine neden olmak son derece yanlıştır. “Bütün İlahiyatçılar böyledir işte!” genellemesini yapmak, kendi cemaatinin/tarikatının çıkarları için bunu her yerde söylemek/anlatmak/savunmak/yaymak/ dedikodusunu yapmak apaçık kul hakkı ihlalidir ve büyük günahtır. Böyle yapan birisi veya birileri bu hatalarına devam etmeleri halinde kendilerine yazık ettiklerini/edeceklerini ve ahirette bütün sevaplarını kaybedeceklerini bilmelidir.
Sonuç olarak “genelleme” yapmak, meselelere yüzeysel bakan ve kendisine bahşedilen akıl nimetini/potansiyelini/emanetini doğru kullanmayan kimselerin tavrıdır. Böyle bir tutum içinde olanlar, kafalarını iyi çalıştırmadıklarını, kritik-analitik düşünmeye yanaşmadıklarını ve her geçen gün muhakeme yeteneklerini iyice körelttiklerini bilmelidir. Bu kimseler mezkûr yaklaşımlarını sürdürmeleri halinde anlayış kapasitelerinin her geçen gün daha da azalacağını, yanlış üstüne yanlış yapacaklarını, böylece kalplerinin taşlaşmasına, katılaşmasına ve mühürlenmesine bizzat kendilerinin zemin hazırlayacağını artık fark etmelidir. Bu itibarla, biz bu gibi kimseleri uyarmayı görev addediyoruz. Onlar da; “Zararın neresinden dönülürse kârdır” diyerek yanlışlarından bir an önce vazgeçmelidir. Akıllı olduğunu iddia eden kimse, artık “genelleme” yapma hastalığından kurtulmalı ve “seçici” olmayı öğrenmelidir. Aksi halde kendi düşenin ağlamaya ve sızlanmaya hakkı olmayacağı gibi kendi sonunu kendisi hazırlayan böyle birisinin ileri sürdüğü ya da süreceği mazeretlerin/ bahanelerin de aklını kullananlar nezdinde hiçbir anlamı, değeri ve kıymeti olmayacaktır. (19.09.2014)
[1] Âl-i imrân 3/113-114. Ayrıca bkz. Âl-i imrân 3/64.
[2] Âl-i imrân 3/75.
[3] Âl-i imrân 3/110.
[4] Âl-i imrân 3/199.
[5] el-Ankebût 29/46.
[6] el-Beyyine 98/6.
[7] el-En’âm 6/94.
[8] el-Fâtır 35/18.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.