Eşcinselliğin tedavisi için yapılması gerekenler
Geçen sene eşcinsellikle ilgili yazmış olduğum “eşcinsellik tedavisi mümkün olan bir sapkınlıktır” başlıklı makalemin çok büyük ilgi görmesi, bu sapkınlıktan muzdarip olanların sayısının bir hayli fazla olduğunu adresime gelen e-postalar sonucu öğrenmem, tedavi için bana ulaşmaya ve yardım istemeye çalışanların aşırı derecede fazlalığı, hâlâ inatla bu sapkınlığı savunanların var olması, bunlardan bazılarının benimle tartışmak istemeleri, kendilerini haklı çıkartma çabaları ve benzeri nedenlerle bu konuyu tekrar ele almamız şart olmuştur.
Ayrıca bu “sapkınca hastalıktan” kurtulmayı azim ve kararlılığı sonucu başarmış bir okuyucumun tecrübelerini bana yazılı olarak bildirmesi ve bunları okuyucularla paylaşmamı istemesi de bu makalenin yazılmasını zorunlu hâle getirmiştir.
Bu nedenle adını vermeyeceğim değerli okuyucunun bu sapkınlığı yenmek için yaptıklarını ve verdiği kararlı mücadeleyi kısaca özetledikten sonra onun tavsiyelerini maddeler halinde sizlerin istifadesine sunacağım.
Sahasında uzman, ihlaslı ve dindar bir hekimin yönlendirmelerine ilave olarak bu okuyucumun yaşadıklarından çıkartılacak dersler olduğunu düşünmekteyim. Bu dertten muzdarip olanların ya da onların yakınlarının tedavi sürecinde yapmaları gerekenler hakkında bir fikir vermesi bakımından bu makalemizin çok büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.
Ayrıca yeri gelmişken şunu da belirteyim ki, utanan ve kibirlenen ilim öğrenemez ve hiçbir bireysel veya toplumsal sorununun çözümüne katkı sunamaz. Dolayısıyla bu okuyucunun mektubunda yer alan bir takım ifadeler ilk bakışta bazılarına çok müstehcen gelebilir. Ancak eşcinsellik üzerinde düşünülmesi ve bu hastalığa çare bulunabilmesi için bunların konuşulması ve tartışılması gerekmektedir. Zira problemleri halının altına süpürmek asla çare değildir. Dertlerden kaçmak ve bu tür konuları “ayıp” kabul ederek tartışmamak uzun vadede o topluma ya da bu illete yakalanan kişilere kaybettirir. Bu nedenle eşcinsellik sorununun çözümü için çaba sarf edenlerin samimiyetlerini bilmeden, anlamadan ve dinlemeden, ellerine aldıkları “samimiyet ölçerlere/imanometrelere” bakarak suçlamaya kalkışacaklara şimdiden bu uyarıyı yapmamız yerinde ve uygun olacaktır.
Şimdi bu okuyucunun kendi tedavisiyle ilgili mektubunda yazdıklarını aktaralım.
Bu kişi mektubunda eşcinsellikle ilgili düşüncelerinin değişmesinde, aktif ve pasif gaylik konusundaki bilgilerinin yanlışlığını fark etmesinde Dr. Joseph Nicolosi’nin “Eşcinseller İçin Onarım Terapisi” adlı kitabının çok işe yaradığını ve doğruları bulma konusunda kendisine rehberlik ettiğini ifade etmektedir.
Gönderdiği mektubunda kendisinden ve yaşadıklarından bahseden okuyucu, eşcinsel eğilimlere yönelmesinde “katı ve sert tutum sergileyen babasının davranışlarının rolünün çok büyük olduğunu, bu nedenle önce erkeklere karşı düşmanlık beslediğini ve daha sonra annesini kendisine rol model aldığını” ifade etmektedir.
Eşcinsel eğilimlerini ilerleyen yıllarda fark ettikten sonra tedavi için doktora gittiğini, ancak doktorun ona sadece güreş yapması ve kaslarını güçlendirmesini, bunun erkeksilik vereceğini söylediğini, bıyık bırakmasının ona fayda sağlayacağını ifade ettiğini belirtmektedir. Ama bunların da daha sonraları kâr etmediğini sözlerine eklemektedir.
Daha sonra babasına durumu açmaya karar verdiğini, önce mektupla bunu babasına bildirdiğini, bu arada devamlı dualar edip Yüce Allah’tan yardım dilediğini, ibadetlerini aksatmadığını, dini hassasiyetlerini azaltmadığını, namaz kıldıktan sonra dua ederken çok gözyaşları döktüğünü, bu dertten kurtulmak için Allah’tan yardım dilediğini ifade etmekte, bütün bunlardan sonra çok rahatladığını da sözlerine ilave etmektedir.
Babasına yazdığı o mektuptan sonra her şeyin çok değiştiğini, babasının hatalarını anladığını, geçmişte benzer sıkıntıları dedesi yüzünden onun da yaşadığını, ama bunları aştığını söylediğini, babasının yaşadıklarını kendisine anlattıktan sonra birbirlerine sarılıp dakikalarca ağlaştıklarını, ilerleyen yıllarda babasının samimiyetinden emin olduktan sonra onu affettiğini, kendisinin de zamanla olgunlaştığını, babasını affettikten sonra gay duygularının azaldığını, normalleşmenin hızlandığını, normal erkek arkadaşlarla bu derdini konuşup paylaştığını ve bunların da ona çok faydası olduğunu belirtikten sonra bu illetten kurtulmak isteyenlere önerilerini sıralamakta, ancak bu önerilerinin elbette herkes için geçerli olmadığının da özellikle altını bizzat kendisi çizmektedir.
Okuyucunun mektubunu bu şekilde kısaca özetledikten sonra şimdi onun yaşadıklarını ve tavsiyelerini aynen alıntılıyorum. Aşağıdaki cümleler ismini vermediğimiz bu okuyucumuza aittir.
“Eşcinsellikten kurtulmak isteyenler şunları yapmalıdırlar:
1- Allah’tan ümitlerini asla kesmesinler. Allah bunu onlara denemek için vermiştir, haşa, gaddarlığından değil. Mücadele etmemize göre mükâfatını verir. Yani “Ben değişemem böyleyim” demek işin kolayıdır. Fakat bu durumda mesul oluruz. Ömür boyunca mücadeleyi bırakmayan ve farzı muhal kurtulamayan birini affedebilir Allah.
Ama mücadele zor gelip de, zevk içinde yaşayan birinin söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Belki de Allah ötede bizim gibi mağdurlar için ne mükâfatlar hazırlamıştır. Çünkü “Bu, bir erkeğin başına gelebilecek en büyük hâdisedir” desem abartmış olmam sanırım. Hem “Allah” diyen gerçekten de yabanda kalmaz. O’na dayanan hiç kimse ortada bırakılmamıştır.
2- Kendilerini aldatmasınlar ve ne arzuluyorlarsa açık yüreklilikle önce kendileri kabul etsinler. Yani pasif duygular olmasına rağmen çoğu kişi aktifim der mesela (halbuki ikisinin de farkı yok, aynı şeyler) ya da kadınlara ilgisi az olmasına rağmen kadın manyağı rolleri yaparlar. Bunu yapmaları durumlarını daha da travmatik bir hale sokuyor. Tecrübeyle sabittir.
3- Bunun tedavisi olan bir psikolojik hastalık olduğunu kabul etsinler. Sebebi ne hormon, ne de genetik. Çoğu için tek sebebi yetişme ortamı, ailesi. Testesteron yani erkeklik hormonu verilen gaylerin gay aktiviteleri artmış, şimdiye kadar da gayliğe sebep olan bir gen bulunamamıştır. Yani, “Ben böyle yaratıldım” sözü kocaman bir yalandan ibarettir!!!
4- Durumlarını anlatabilecek durumdaysalar babalarına anlatsınlar. Müsait değilse ona anlatmaları, bir büyüğe ya da normal bir arkadaşlarına anlatsınlar. Buna “coming out from closet” denir bizim dünyamızda out olmak, açılmak. Fakat açılacak kişiyi çok iyi tespit etmeleri gerekir. En faydalısı da babaya açılmalarıdır (özellikle gençler için).
5- Sabırlı olsunlar ve yılmasınlar. Bu bir süreçtir. Kendilerini tedavi etsinler tabir caizse. Özellikle kurtulmaya yakın gel-gitler çok yaşarlar. Yani kurtulduğunu hissetmesine rağmen erkek arzusu çok olur. Bu bir geçiş dönemidir, aldanmasınlar.
6- Mastürbasyon yaparken akmaya yakın kadın düşünmeye zorlasınlar kendilerini. Azcık zorlama olmadan, olmaz. Tam zevke gelip de akmaya hazırlık aşamasında kadın hayal etsinler. Bu, zamanla geriye doğru gelir. Örnek, ilk başta zorlansalar da 1 ay sonra akmazdan önceki 3 dakika, sonraki aylarda 5 dakika, 10 dakika gibi kadın düşüncesi artar. Bu işin nirvanası ilk başta kadın düşünerek aleti kaldırabilmek. Ben buna ulaşmak üzereyim.
7- Zamanı gelmeden kesinlikle bir kadınla beraber olmaya çalışmasınlar. Hele hele hayat kadınlarına hiç gitmesinler. Bir aşk, sevgi duyarak ilişkiye girsinler kadınla. Bunun da en salim yolu evlilik. Ama zamanı gelmeden belki faydası olur düşüncesiyle asla evlenmeye kalkmasınlar.
8- Hoşlandıkları erkek tipleriyle “cinsel olmayan arkadaşlıklar” kursunlar. Onların ortamına ve muhabbetlerine katılsınlar. İlk başlarda çok yapmacık gelebilir bunu yapmaları ama bu metodun pratikte çok faydası vardır.
9- Biraz rol yapmaya çalışsınlar. Erkeksi yürümeye, konuşmaya ve davranmaya çalışmak gibi. Şunu da unutmasınlar, erkeksi tavırları çok olan erkeklerin birçoğu aslında gizli gaydir. Bunu örtbas etmek için abartılı bir erkeksi tavır içine girerler. Ama kendileri bile bunun farkında değillerdir.
10- İlgilerini yüksek ahlaki tavırlara ve örnek insan olmaya versinler. Dine yaklaşsınlar, namaza başlamak ve Kur’ân okumayı öğrenmek gibi.
11- Gay olduklarını çok düşünmemek için farklı ilgi alanları bulsunlar. Resim, müzik, spor vs. yapsınlar. Sosyalleşmek için kendilerini azıcık zorlasınlar.
12- Kesinlikle gay chat odalarına ve kanallara takılmasınlar. Önceki gay arkadaşlarıyla görüşmesinler ya da azaltsınlar. Çünkü çoğu kişiye zor gelir mücadele etmek ve “Biz böyle yaratılmışız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışırlar.
13- %100 (yüzde yüz) kurtulmayı hayal etmesinler. Alet erkeklere kalkmaz hale gelse bile, hoş bir adam gördüklerinde bakıp hoşlanabilirler fakat ilerisini düşünüp seks hayalleri kurmazlar. Normal straight hayatlarına devam ederler. Açıkçası, gay seks hayatından yüzde 100 kurtulabilirler ama duygusal olarak bu olmayabilir.
Allah herkesi hidayete erdirsin ve bu duygudan kurtarsın inşallah. Hocam, ben, dinde bu işin aslını çok araştırdım ama bulamadım. Sadece Lut kavmini bulabildim. Bence İslam dininde çok gündem olmamış bu duygu. Hep ayıp karşılanmış. Sebepleri ve tedavisi çok irdelenmemiş. Gönül isterdi ki Dr. Joseph Nicolosi’nin yaptığı araştırmayı müslüman âleminden biri yapsın, ama maalesef. Belki de bizim bu tür yazışmalarımız ve gayretlerimiz bir başlangıç olacak İslam âlemi için. Çünkü ne yazık ki gizli olarak gay olan o kadar çok insan var ki, tahmin bile edemezsiniz. Türkiye’nin erkeklerinin yarıdan fazlası desem abartmış olmam. Ayrıca bazı kimselerin sonra empati yapıp, gaylere üstten ve lanetlenmiş gözüyle bakmayı sonlandırmaları gerekiyor. Çünkü, travesti olanlar ve B. E. dâhil, tercihen o halde değil. Cahil ve bencil babaların ya da çevrelerinin etkisiyle o haldeler. Suçları ne ki? Bir erkeğin başına gelebilecek en acı durum bu kısacası. Kendi tercihi olmuyor erkeklerin ne yazık ki...”
“Sizle birebir tanışmak ve daha aktif rol almak isterim gaylere yardımda. Bir karşılık beklediğimden değil, yanlış anlamayın. Bu duygunun çaresiz olduğunu düşünüyor çoğu kişi ve yardıma ihtiyaçları çok. Yani yapmamız gerekenleri ertelersek yakın zamanda kadınlara ilgi oranı iyice düşecek ve insanlar evlenmekten iyice uzaklaşacak. Boşanma oranlarının artmasının ve iktidarsızlık sorununun artmasındaki sebep bu tür duygulardır. Bu apaçık bir gerçek ama insanlar bu konuyu tabu görüp düşünmeye bile tenezzül etmedikleri için, çoğu kişi farkında değil. Kendinize iyi bakın. Allah’a emanet olun. Benim için de dua edin. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Selamün aleyküm Ahmet Bey.”
Görüldüğü üzere bunlar ismini vermediğimiz duyarlı okuyucunun yaşadıkları, gözlemleri, tespitleri ve tavsiyeleridir. Maddî durumu yerinde olmayıp yardım isteyen ya da bu sapkınlığın bir hastalık olduğunu kabul ederek arınmak ve tedavi olmak için çabalayanlara bu arkadaşın yaptığı tavsiyelerin çok işe yaracağını düşünüyorum.
Ancak yazıda da ifade edildiği üzere, hâlâ bu dertten kurtulmayı düşünmeyen, meseleye ideolojik olarak bakan “bazı doktorların” yanlış/iğrenç tavsiyelerine uymayı marifet zanneden, içindeki şeytanî sesin arzu ve isteklerini putlaştırıp onları yerine getirmeyi amaç edinen, geçici dünya zevkleri için ahiretini mahveden, inatla bu ahlaksızlığı savunan, yarım yamalak dinî bilgisiyle müfessir kesilip tereciye tere satmaya kalkan, meallere bakarak kafasına göre fetva veren, hatasını anlamamakta direnen, hayvanların bile yapmadığı bu gayr-i insanî davranışı haklı göstermeye çalışanlara ise fazla söz söylemeye gerek duymuyoruz.
Yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere Yüce Allah, gerçekten doğru yolu bulmak isteyen, bunun için imanını sağlamlaştıran, ibadetlerini yapan, dua ederek gözyaşı döken ve samimiyetle bu hastalıktan kurtulmak için çaba sarf edenlere hidayet yollarını mutlaka göstermektedir. Dolayısıyla bu sapkınlığa yakalananların öncelikle Rableriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeleri, imanlarını daha da sağlamlaştırmaları ve içlerindeki şeytanî sesin ve şeytanlaşmış insanların “kötü telkin ve tavsiyelerini” büyük bir azim ve kararlılıkla yenmeyi başarmaları gerekmektedir.
Bu, elbette zor bir imtihandır ve bu imtihanı başarmak için yapılacak işler de bellidir. Zira “cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir.” Kısaca ifade edecek olursak, eşcinsellik bir davranış bozukluğudur ve “tedavi edilmesi gereken bir sapkınlıktır.” Bu psikolojik hastalıktan kurtulmak için yapılması gerekenler de bellidir. Yapmayanların büyük bir veballe karşı karşıya oldukları da aşikârdır.
Sonuç olarak, birilerini suçlayarak kendi eşcinsel eğilimlerini ve yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışanlar, “Biz böyle yaratılmışız” diyerek sorunlarını görmezlikten gelenler, “Ben değişemem böyleyim” diyerek işin kolayına kaçanlar, bunun hormonlardan ve genlerden kaynaklandığı safsatasını yayanlar ve buna saf saf inananlar, bunun “tedavisi mümkün olan psikolojik bir hastalık olduğu gerçeğini” inatla kabul etmeye yanaşmayanlar şeytanın tesiri altında olanlardır. Öncelikle bu tesirden kurtularak işe başlamaları ve Yüce Allah’a gönülden bağlanıp yukarıdaki tavsiyeleri bir an önce hayata geçirmeleri/uygulamaları sorunlarının çözümüne önemli ölçüde katkı sağlayabilecektir. (18.03.2011)