Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Engelliler ve İmtihan

A+A-

 

Yüce Allah, insanoğlunu “mükemmel/ en güzel surette” yaratmış,[1] ona değer vermiş, kendi ruhundan üflemiş,[2] bu dünyada ona belli bir ecel bahşetmiş[3] ve kâinatı da onun emrine âmâde kılmıştır.[4]

Kimlerin inanıp, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyacağını, kimlerin de inkâr edip kötülüklerin ve günahların karanlığında boğulacağını tespit etmek amacıyla da insanları özgür iradeleriyle baş başa bırakmıştır.

Bu bakımdan insanın hayatta başına gelen bela, musîbet ve sıkıntılara karşı gösterdiği tepki, onun “manevî yükselişinin”[5] veya “alçalışının”[6] bir belirleyicisidir.

Sabırla karşılanan olumlu tepkiler, onu mânen yüceltirken, isyan ve inkârı içeren olumsuz çıkışlar da onun düşüşünü/ çöküşünü daha da hızlandırır.

Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun değişik şekillerde imtihan edileceğini zaten asırlar önce haber vermiştir.

Açlık, kıtlık, kuraklık, fakirlik, zenginlik,[7] salgın hastalık, iflas, yaralanma, sakat kalma, savaş, yangın, deprem, sel, değişik kazalar, yakınların kaybedilmesi vs. şekillerde gerçekleşen bu sınavları başarıyla atlatabilmek ancak “sağlam bir imanla ve Allah’a gönülden teslimiyetle” mümkün olabilir.

Cemiyette bir arada yaşadığımız engelli kimseler de aynı şekilde imtihan olmaktadır. Kimi doğuştan, kimi de bir kaza veya hastalık neticesinde engelli kalan bu kimseler, sınav edildiklerinin farkında olarak hallerine şükreder, sabır ve dua ile Yüce Allah’ın yardımını isterlerse, onların manevî terakkîleri/ ilerlemeleri çok daha kolay ve hızlı olabilecektir.

Nitekim Hz. Peygamber, epilepsi (sâra) hastası olan bir kadına, sabretmesi karşılığında cennete gideceğini müjdelemiştir.[8]

Bununla birlikte şunu da belirtelim ki, herkes engelli olmaya adaydır. Zira hiç kimse yarın başına ne geleceğini bilememektedir.[9]

Bu nedenle, insanoğlu her türlü tehlike ile “her zaman karşılaşabileceği” düşüncesi içerisinde olmalıdır.

Çünkü o, başıboş bırakılmamıştır ve bu dünya hayatı da “oyun ve eğlence olsun” diye değil deruni bir anlam ve amaç üzere yaratılmıştır.[10]

Bilinçli ve duyarlı insanlar, engelli kimselere acımak yerine onlara destek olmalıdır. Kendilerine güven duymalarını sağlamaya çalışmalıdır.

Onların durumlarını alay konusu etmemelidir.

Onların “kişilik sahibi bireyler” olduğunu düşünmeli, onlara bunu hissettirmeli ve bu şekilde davranmalıdır.

Zira engellilerin topluma kazandırılmalarının ve “üreten insanlar” olmalarının yolu buralardan geçmektedir.

Onlara balık vermek yerine balık tutmak öğretilmeli, meslek edindirme kursları düzenlenmeli, rehabilitasyon merkezleri kurulmalı, kamuda veya özel sektörde hizmet verebilecekleri yerlerin sayısı çoğaltılmalıdır.

Onların bu imkânları fazlasıyla hak ettiği konusunda toplumda “tam bir birlik, beraberlik/ mutabakat/ anlayış” tesis edilmeli, kesinlikle bu kimseler “acınacak ikinci sınıf” vatandaşlar olarak görülmemelidir.

Zira bir ülkenin kalkınmışlığı ve gelişmişliği, engellilerine sağladığı imkânların çokluğuyla ölçülmektedir.

Onların her türlü tedâvî masraflarının ve temel ihtiyaçlarının karşılanması hem dînin, hem de insanlığın (yani sosyal adâletin) tabiî bir gereğidir.

Onları dışlayan, yok sayan, yük gibi gören yaklaşımlar “cahiliyye mantığıdır.” Bu itibarla bir an önce bu yanlış anlayışlardan uzaklaşılması gerekmektedir.

Özetle ifade edecek olursak, her an değişik şekillerde imtihan edilen insanoğlunun sıkıntılarına göğüs germesi, başına gelen musîbetlere sabretmesi ve mücâdeleyi asla terk etmemesi gerekir.

Engelli kardeşlerimizle aynı ortamı paylaşan kimselerin de onların kişiliklerine saygı göstermeleri ve her an onlardan daha kötü bir duruma düşebileceklerini akıllarından çıkarmamaları îcap eder. (09.03.2007)

 

[1] Tîn, 95/4. “Gerçek şu ki biz insanı en güzel şekilde yaratırız.”

[2] Hicr, 15/29. “Ona belirli bir biçim verip de ruhumdan üflediğim zaman onun önünde yere kapanın!”; Secde, 32/9. “Sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip kendi ruhundan üfler; ve (böylece ey insanoğlu), sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır: (buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz.” Ayrıca bkz. Sâ’d, 38/72; Enbiyâ, 21/91; Tahrim, 66/12. (Allah’ın insana “ruhundan üflemesi”, ona hayat, can, bilinç ve duyarlık verdiğini anlatan mecâzî bir ifadedir.)

[3] Nûh, 71/4. “…(Yalnız O’na) malum olan bir zamana kadar size mühlet tanısın; ama bilin ki Allah’ın belirlediği vade gelip çattığında hiçbir şekilde ertelenemez. Keşke bunu bilseydiniz!”

[4] Hac, 22/65. “Yeryüzünde var olan her şeyi ve koyduğu (fizîkî) yasalara uyarak denizde seyreden gemileri size boyun eğdirenin  Allah olduğunu görmüyor musun? Ve gök cisimlerini, kendi izni olmadıkça yeryüzüne düşmemeleri için, yerlerinde, yörüngelerinde tutan(ın O olduğunu görmüyor musun?) Gerçekten de Allah insanlara karşı çok acıyıp esirgeyen, çok şefkat gösterendir.”;  Lokmân, 31/20. “Allah’ın göklerdeki ve yerdeki her şeyi emrinize verdiğini, nimetlerini açıkça veya gizlice önünüze alabildiğine serdiğini görmez misiniz?...”. Ayrıca bkz. Câsiye, 45/12-13.

[5] Mâide, 5/119; Tevbe, 9/100; Mücâdele, 58/20; Beyine, 98/8.

[6] A’râf, 7/179. “…Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.”; Furkan, 25/44; Kasas, 28/50; Ahkaf, 46/5.

[7] Sebe’, 34/34-36. “Ne zaman bir topluma uyarıcı gönderdiysek, toplumun sefahata dalmış olan kesimi, “(Sahip olduğunu iddia ettiğiniz) mesajınızın hak olduğunu inkâr ediyoruz!” derler; ve sonra eklerler, “Servet ve soy olarak biz (sizden daha) güçlüyüz ve (bu gücümüz sayesinde) azaba uğratılmayacağız!” De ki: “Rabbim dilediğine bol rızık verir, (dilediğine) az: fakat insanların çoğu (Allah’ın yol ve yöntemlerini) anlamazlar.”

[8] BUHÂRÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, (256/870), Sahîhu’l-Buhârî, (I-VIII), Çağrı Yay., 1992, 75/Merdâ, 6 (VII, 4); MÜSLİM, 45/Birr, 14 (III, 1994); İBN HANBEL, I, 346-347.

[9] Lokmân, 31/34. “…Kimse yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez…”

[10] Duhân, 44/38-39. Ayrıca bkz. Enbiyâ, 21/16-17.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.