Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Delilleri Görmezlikten Gelmek Adalete Katkı Sağlamaz

A+A-

Ne acıdır ki insanların çoğunluğu kendi başlarına kötü bir olay gelinceye kadar başkalarının acılarına duyarsız ve seyirci kalmakta, çok haksız ve yanlış kararlar almakta, ancak benzer acıları kendisi yaşadıktan sonra aldığı kararlar çok daha farklı olmaktadır. Oysa erdemli ve onurlu bir insan, her zaman hakkın ve adaletin yanında yer alır, gücü değil hukukun evrensel ilkelerini savunur, doğru kararları destekler ve bunların altına imza atar.

Bir kaç örnekle konuyu daha anlaşılır kılmaya çalışalım. Mesela bir şehirde bir cani ortaya çıkıyor, Ramazan bayramında evlere şeker toplamaya gelen üç küçük çocuğu evinde alıkoyuyor. Onların ırzına geçiyor ve hepsini öldürerek bir göletin kenarındaki ormanlık alana gömüyor. Kurulan özel ekip, uzun takipler sonucu delillerden yola çıkarak en sonunda bu suçluyu yakalamayı başarıyor, adam suçunu itiraf ediyor, çocukları gömdüğü yeri gösteriyor. Cesetler tam da onun gösterdiği yerden çıkıyor. DNA testiyle cesetlerin kimlikleri tespit ediliyor. Bu vahşeti işleyen caninin yargılaması sürüyor.

Görüldüğü üzere tüm deliller bu alçağa işaret ettiği halde birileri kalkıp kesin delillere rağmen hukukun temel ilkelerinden olan “beraatı zimmet asıldır”  düsturunu yanlış anlayarak ve anlatarak, işine geldiği şekilde yorumlayarak bu âdiye sahip çıkıyor ve onu savunuyor. Örneğin; “Henüz yargılama bitmedi. Dava devam ediyor. Karar kesinleşene kadar bu insan zanlıdır. Henüz hüküm giymemiştir. Buna suçlu muamelesi yapılmamalıdır” diyor. Hatta “Yargılama uzun sürecekse tutukluluk hali kalksın ve bu adam tutuksuz yargılansın” da diyebiliyor.

Ancak öldürülenler kendi yakını ya da kendi çocuğu olunca bu tiplerin davaya bakışı birden bire değişiyor; delilleri yeterli görüyor ve “Bir an önce bu adam cezalandırılsın ve suçlu hak ettiği cezaya çarptırılsın” diyorlar.

Hani karar kesinleşene kadar herkes masumdu? Hani beraatı zimmet asıldı? Nerde kaldı bu ilkeler?

Demek ki yeteri kadar ikna edici delil, bulgu, belge, kanıt, güvenilir şahit ve bilirkişi raporu varsa hâlâ “Beraatı zimmet asıldır” söyleminin arkasına saklanmak yanlıştır. Ya da bu örnekte olduğu gibi “Yargılama henüz bitmedi, belki beraat edecek” masalı/retoriği geçerli değildir. Zira bu kadar delile rağmen bu zanlının beraat etmesi mümkün değildir.

Kısaca menfaati ve çıkarı gereği ya da aradaki gönül ve akrabalık bağı nedeniyle veyahut bir takım aidiyetler sebebiyle böyle bir suçluyu savunmak adaletsizliktir.

Bu itibarla, “Beraatı zimmet asıldır” ve “Karar kesinleşinceye kadar herkes masumdur” ilkeleri yeteri kadar ciddi kanıt olmadığı durumlarda geçerli olsa da bu davada geçerli değildir. Yoksa bu kadar açık delillere rağmen mezkûr ilkelerin arkasına sığınmak ikiyüzlülükten başkası olmayacaktır.

Zira hâkimler tarafından verilecek kararın aşağı yukarı nasıl şekilleneceği ortadadır. Çünkü tüm deliller bu caniye işaret etmektedir. Dolayısıyla bu tür alçakça suçlara ve suçlulara sahip çıkarak mağdura ve tüm topluma kötülük yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Hâlâ bu tür suçları ideolojik takıntılar nedeniyle sahiplenerek savunacak kimselerin ahirette bunun hesabını verebilmeleri mümkün değildir.

Konu daha anlaşılır olsun diye şu misali de verebiliriz: Şımarık bir zengin çocuğu çıkıyor, artık usandığı kız arkadaşından kurtulmak istiyor, planlayarak kızcağızı hunharca katlediyor. Kızın parçalanmış cesedi bir çöp konteynırının içinde bulunuyor. Tüm deliller bu caniye işaret ediyor. Evdeki kan izleri, DNA örnekleri vs. hepsi zanlının aleyhine. Kız ile oğlanın MSN kayıtları ve telefon görüşmeleri ortaya çıkıyor. Tüm oklar ve şüpheler bu zengin gence yöneliyor. Ama bu vahşete imza atan genç cinayet mahallinden kaçıyor, aylarca saklanıyor ve nihayet yakalanıyor, mahkeme süreci başlıyor ve katil genç suçunu itiraf ediyor.

Bir sürü delile rağmen hâlâ bu şahsı suçsuz ve masum göstermek, “Beraatı zimmet asıldır” ve “Karar kesinleşene kadar herkes masumdur” ilkelerini keyfi şekilde yorumlamak ve savunmak doğru mudur? “Yargılama henüz bitmedi, belki beraat edecek” masalı bu cinayette de geçerli olabilir mi? Zira yeteri kadar ikna edici delil elde mevcuttur.

Dolayısıyla hukukî hilelere başvurarak zalimi savunmak ve mazluma sahipsiz bırakmak erdemsizliktir.

Sonuç olarak “Beraatı zimmet asıldır” ya da “Yargılama henüz bitmedi, belki de adam beraat edecek. Karar kesinleşinceye kadar herkes masumdur” gibi ilke ve söylemlerin bu ve benzeri durumlar için doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ilkeler yeteri kadar ikna edici delil olmadığı durumlarda elbette geçerli olabilir. Ancak bu kadar kesin kanıta rağmen hâlâ bu ilkelerin arkasına saklanmak laf ebeliğinden ve demogojiden başkası değildir. Cambazlık yaparak zalimi masum gösterme gayretidir. Gerçeklerden uzak samimiyetsiz ve ilkesiz kararlardır. Dolayısıyla bu gibi işlere bulaşanlar empati yapmalı ve artık böyle zalimleri savunmaktan vazgeçmelidirler. Zira kendisi için istediğini başkaları için de istemeyen bir kimsenin olgun ve erdemli bir insan olduğunu iddia etmesi lafı güzaftan başkası değildir. (06.01.2012)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.