Bir Afganlının İslam’a Bunu Yapmaya Hakkı Var mıdır?
Yahudi ve hıristiyanların kontrolündeki dünya medyasının mal bulmuş mağribi gibi üzerine atladıkları feci bir olay vardı. Bir Afganlı adam, yabancı bir muhabire yüzünü gösterdi diye 19 yaşındaki gelininin burnunu ve iki kulağını kesmişti. Time Dergisi de bunu büyük bir zevkle kapak yapmıştı. Batılılar başta olmak üzere tüm medya organları, bu vahşeti aylarca, yıllarca konuşmuş ve gündemde tutmayı başarmışlardı.
Bu genç kadın, daha sonra ülkesinden alınarak bir Batı ülkesine götürülmüş ve burada kendisine burun ve kulak nakli yapılmıştı. Bu bilinçli ve reklam kokan operasyon sonucu genç kadın söz konusu ülkelerin yayın organlarında ilk sıralarda haber olmuş ve olayın gündemde kalması sağlanmış ve “İslâm karşıtı psikolojik savaşta bu dehşetengiz olay” tepe tepe kullanılmıştı.
İşte Afganistan’da yaşayan bu cahil adam, böyle bir vahşeti işleyerek dinine ve ülkesine çok büyük zararlar vermişti. Şer odakları da bu hadiseyi çok iyi kullanmış ve bunun gibi adamların yaptığı büyük yanlışı İslam’a mal ederek son dine büyük bir şevk ve iştiyakla kinlerini kusmuş ve nefretle saldırmışlardı.
Elbette bu hakikat inkârcıları görevlerini yaptı. Zira kâfir ve müşrikler, İslam düşmanlığını hep yapar ve gelecekte de mutlaka yapacaklardır.[1] Bu, anlaşılır bir durumdur. Peki ya onların eline böyle bir fırsat sunanlara ne demelidir?
“İslam, şiddeti destekliyor. İslam, vahşet dinidir. İslam, kötü bir dindir. İslam, Ortaçağ karanlığıdır. İslâm, dogmadır. İslam, kadınlara hiçbir hak vermemiştir. İslam gelirse sizleri de böyle keser” diyerek kara propaganda yapan adamlara, gelininin burnunu keserek malzeme vermek niyedir?
Bu tür eylemleri kullanan kafirlerin söylemlerine haklılık kazandırmak nedendir?
Böyle bir zulmü, İslâm’ı özümsememiş cahil bir müslüman işlemişse ona karşı tepki göstermek ve bu yanlışa hep birlikte cephe almak tüm mü’minlerin görevi değil midir?
İslam’ın ne kayınpederlere ne de eşlere böyle bir hak vermediğini tüm dünyaya gür sesle haykırmak gerekmez midir?
İslam hukukunda böyle bir cezalandırma yönteminin bulunmadığını sesli, görüntülü ve yazılı medya organları aracılığıyla durmaksızın ilan etmek icap etmez midir?
Bu uygulamanın münferit bir hadise olduğunu ve o toplumun yanlış geleneklerinden/ örflerinden kaynaklandığını tüm dünyaya etkili bir şekilde duyurmak gerekmez midir?
Yapılan bu vahşetin bir daha tekrarlanmaması için İslam’a çok büyük zarar veren bu kişiye cezaî yaptırımların uygulanması savunmak İslam İşbirliği Teşkilatı’na veya benzeri STK’lara ve tüm mü’minlere düşmez mi?
Bu gaddarlığı yapan adama yaptığının nelere mal olduğunu, gelecekte İslam’ı seçmesi muhtemel kimselerin artık onun bu davranışı yüzünden İslam’dan nefret etmeye başladıklarını söylemek, o şahsı ve içinde yaşadığı toplumu uyarmak ve bilinçlendirmek gerekmez mi?
Suçluya değil ilkeye sahip çıkmak, zalime dur deyip mazlumun yanında yer almak, yüce dinimiz İslam’ı ve zavallı/çaresiz/kimsesiz kadınları bu tür saldırılardan korumak tüm mü’minlerin ödevi değil midir?
Sonuç olarak, bu vazifeyi yapmak konusunda gereken hassasiyeti göstermeyen, İslam’ın ve mü’minlerin sorunlarını kendilerine dert edinmeyen, kişisel çıkarlarını her şeyden önemli ve öncelikli gören kimselerin Yüce Allah’ın rızasını kazanacaklarını zannetmeleri tam bir avuntu ve züğürt tesellisidir. (04.07.2014)
[1] Âl-i İmrân 3/186.