Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Belden Aşağı Vuranlar Hep Kaybetmişlerdir!

A+A-

Son yıllarda fazla seyredemesem de iyi bir boks ve kick-boks izleyicisi olduğumu söylemem gerekir. Amatör olanları değil ama genellikle dünyanın en iyilerinin oynadığı maçları seyretmekten hoşlanırım ve kuralları da iyi bilirim. Kimin kazanacağını daha ilk rauntta tahmin ederim ve bunda da çoğunlukla isabet kaydederim. Zira görünen köy kılavuz istemez. Kimin daha çok çalıştığı, antrenmanlı olup olmadığı, kondüsyonunun yerindeliği, kaslarının gelişip gelişmediği, kendine güvenip güvenmediği hemen belli olur. Oyun esnasındaki taktiği, duruşu, bakışı ve hareketleri onu ele verir. Bunu uzmanlaşmış kimseler hemen fark ederler.

Bu arada izleyicilerin tepkilerini de gözlemlemeye çalışırım. Neye nasıl tepki göstereceklerini de az çok tahmin ederim. Zira hepsi insan oldukları için nihayetinde bir vicdanları vardır. Çoğunluk asla haksızlığı kabul etmez; edemez. Azınlıkta kalan bazıları ise menfaati icabı vicdanlarının sesini bastırmak istese, haksızlığa göz yumsa ve görmezlikten gelmeye çalışsa da, yapılanları onaylamadıkları yüzlerinden hemen belli olur. Mahmurlaşırlar, ifade etmeseler de kalben yanlışı onaylamadıkları simalarına yansır. Kafalarını öne eğer ya da başka şeylerle meşgul olmayı tercih ederler.

Örneğin bir boksör, hakemin düdüğüne rağmen durmamış ve rakibine vurmaya devam etmişse bu asla kabul edilemez.

Maç esnasında yüzüne, karaciğerine, karnına veya kafasına vurmuşsa buna kimse ses çıkarmaz. Zira maçın kurallarında böyle vuruşlar vardır. Ancak bir kick boksçu belden aşağı vurursa ya da rakibinin ensesine yumruk atmaya kalkışırsa, düştüğü halde dövmeye devam ederse bu hakemden de izleyicilerden de çok büyük bir tepki görür. Böyle yapmak hem yasaktır hem de centilmenliğe aykırı olup, fırsatçılık olarak görülür ve asla onaylanmaz. Böyle yapan bir sporcu kesinlikle sevilmez. Çünkü yaptığı düpedüz ahlaksızlıktır.

Herkes onun kaybetmesini ister. Seyirciler böyle edepsiz bir boksör kaybettiğinde üzülmez; üstelik çok sevinir. Bazen hakemler yanlış bir karar verir, belden aşağı vurmasına rağmen böyle ahlaksız sporcuya maçı kazandırırlarsa seyirciler hep birden yuhalar ve sonucu kabul etmediklerini belli eder. Alınan yanlış kararı, haksızlığı reddeder ve asla onaylamazlar.

Bütün bunları neden anlattım. İki insan, toplum veya devlet de bazen anlaşmazlığa düşebilir; kavga edebilir; yanlış görüşler nedeniyle çekişebilir/savaşabilir. Zira kılıçlar çekilmiştir bir kere. İletişim sağlanmazsa mücadele büyür ve kayıplar artar. Her iki tarafta aşınır ve yıpranır. İşte tam da burada devreye insan fıtratındaki vicdan girer. Her iki taraftan da düşünen, sorgulayan ve sağlam muhakemeyle olayları analiz eden insanlar bu durumdan rahatsız olur ve kavgayı bitirmek için bir şeyler yapmak isterler. Ellerinden bir şey gelmediğinde ise bitmesi için dua ederler. Başarılı olmazlarsa kenara çekilip beklemeyi tercih ederler. Haddi aşan tarafı asla desteklemezler. Zira vicdanları onları rahatsız eder. Yavaş yavaş mazlumun yanında yerlerini almaya başlarlar. Zalime de öfke ve nefret duyarlar.

Öte yandan kavgayı körükleyenler her zaman vardır. Nemalanmak için pusuda bekleyenler çoktur. Bunlar da boş durmazlar ve kışkırtma görevlerini yaparlar.

Diğer taraftan haksızın yanında yer alan bir grup, çıkarları gereği sussalar da onlardan bazıları “Bu kadar da olmaz!” diye tepkilerini dile getirir ve belden aşağı vurulmasını hoş karşılamazlar. Onlar da savaşın durmasını ister ama artık sevgi ve bağlılık, bir bağımlılığa dönüştüğü için doğru karalar alamaz ve yapılan uyarıları sağlıklı değerlendiremezler. Onların iyiliğini isteyenleri “korkak, hain ve ajan” diye yaftalarlar. Böylece sonu belli olan uçuruma doğru hızla ilerlerler. Zira böyle bir sonu kendi niyet, samimiyet, eğilim, tavır, duruş ve davranışlarıyla kendileri çok önceden hazırlamışlardır.

Bu gibiler haksız oldukları halde, belden aşağı vurdukları halde, yanlışta ısrar ettikleri halde, hukuku çiğnedikleri halde, milyonlarca insana zarar verdikleri hâlâ seyirciden destek beklerler. Zira onlar kendilerinin haklı olduğuna kendilerini inandırmışlardır bir kere. Oysa seyirciler tüm olup biteni görmekte ve maçı seyretmektedir. Onları yuhalarlar. Kural hatası yapanlara, belden aşıya vuranlara, düşen rakibe hayâsızca vurmaya devam edenlere bu yaptıklarının bedelini mazluma sahip çıkarak, onun yanında yer alarak er ya da geç ödetirler.

Sonuç olarak, iyiler dövülse, sövülse ve hakarete maruz kalsalar da sonunda kalkar ve mücadeleyi kazanırlar. Zira âkıbet müttakîlerindir. İyiler er ya da geçe mutlaka üstün gelirler. Çünkü seyircinin duası, belden aşağı vuran ahlaksız ve ilkesiz tarafta değil, kurallara uygun dövüşen centilmenin sporcunun yanındadır. Dolayısıyla hayallerine ulaşmak için her yolu mübâh gören, hukuk ve ahlak ilkelerini çiğneyen, kazanmak için her türlü hileye/dalavereye başvuran ve adaletten ayrılıp zulme sarılanlar sonunda mutlaka girdikleri savaşı kaybederler. Zira öfkeyle kalkanın zararla oturacağını söyleyen ecdad her zamanki gibi doğru söylemiştir. Çünkü belden aşağı vuranlar, hep kaybeder ve hiçbir zaman kazanamazlar. (07.03.2014)

Önceki ve Sonraki Yazılar