Ahmet Emin Seyhan

Ahmet Emin Seyhan

Batılılaşma ve Doğululaşma

A+A-

“Batılılaşma”, hıristiyanların yaşam tarzını taklit ederek ekonomik yönden gelişip kalkınacağını zanneden kimselerin içine girdiği çıkmaz bir sokaktır. Oysa teknolojik yönden gelişip kalkınmak için Batılıların yaşam tarzı yerine “gerçek bilimi, araştırmayı ve disiplinli çalışmayı” örnek almak, bunları daha da tekâmül ettirmek gerekir.

Zira şeklen Batılılara benzemek ekonomik gelişme ve kalkınma için asla yeterli değildir. Örneğin Batı müziği dinlemek, bale yapmak, dans etmek, onların giydiği kıyafetleri giymek, şapka takmak “şeklen” onlara benzemektir. Ancak bunları yapan toplumlar gelişip kalkınmış olmaz; aksine Batılılaşmış olur; taklitçi olur; dinine, diline, kültürüne, töresine, örf ve adetlerine yabancılaşmış olur.

Dolayısıyla Batılılaşmak ayrı, gelişip kalkınmak ayrı şeylerdir. Birincisinin arkasındaki zihniyet “taklitçilik” iken ikincisinin arkasındaki mantık ise “örnek almak” ve muasır milletleri her yönden çalışıp geçmektir.
Aynı şekilde Doğululaşma da, on dört asır önceki müslüman Arapların yaşam tarzını taklit ederek iyi bir müslüman olacağını zanneden kimselerin içine girdiği çıkmaz bir sokaktır.

Zira iyi bir müslüman olmak için Arapların örf, adet, kültür ve geleneklerini “taklit etmek” yerine Kur’ân ve sünneti doğru anlamak/yorumlamak, bu iki kaynağın ilke, esas, gaye, maksat ve amacını özümsemek, model bir müslüman toplum oluşturmak ve yaşadığı çağın insanına İslâm’ı en güzel şekilde temsil ve tebliğ etmektir. Çünkü İslâm’ın ilk temsilcileri olan Araplara “şeklen” benzemek asla yeterli değildir.

Örneğin Arap müziği dinlemek, def çalmak, onlar gibi dans etmek, onların giydiği kıyafetleri giymek, sarık sarmak, sakal bırakmak “şeklen” onlara benzemektir. Ancak bütün bunları yapan iyi bir müslüman sayılmaz; aksine Doğululaşmış olur; taklitçi olur; başka bir coğrafya ve kültürün örf ve adetlerini benimseyerek kendi kültüründen uzaklaşmış, entegre değil asimile olmuş olur.

Dolayısıyla Doğululaşmak ayrı bir şey, iyi müslüman olmak ayrı bir şeydir.


Maalesef ülkemizde Batılılaşarak kalkınacağını ve ekonomik yönden gelişeceğini zanneden belli bir kesim olduğu gibi Doğululaşarak da iyi bir müslüman olacağını zanneden başka bir kesim vardır.

Her iki kesim de yanlış yoldadır. Onlara bu yanlışları en güzel dil ve üslupla anlatılsa bile “bu iki fanatik kesim” ısrarla “taklitçiliği ve şekilciliği” savunmakta, bir kavme benzediklerinde onlar gibi ekonomik yönden gelişip kalkınacaklarını yahut çok iyi müslümanlar olacaklarını zannetmektedirler.

Oysa belki bu adamların/kadınların niyetleri iyidir/güzeldir; ama “gittikleri yol” yol değildir; çıkmaz sokaktır; sonu felakettir. Yapmaları gereken “taklit” değil “örnek” almaktır; “şeklen” benzemek değil “ilkesel hareket” etmektir.


Nasıl ki hiçbir peygamber kendi örf, adet, gelenek ve kültürünü başka milletlere din diye dayatmamışsa, gerçek bir lider de Batılıların kültürlerini, yaşam tarzlarını, giyim ve kuşamlarını “gelişmişlik ve kalkınmışlık” olarak sunamaz/dayatamaz. Zira bunlar entegrasyonu ortadan kaldıran asimilasyona kapı aralayan şekilci uygulamalardır. Birkaç nesil sonra kalkındıklarını zanneden taklitçilerin Batılılaşması, müslümanlaştığını zannedenlerin de Doğululaşması kaçınılmazdır.

Örneğin opera ve bale izlemeyi çağdaşlık sananlar Batılılaşırken, su ve tuvalet kağıdı yerine 1400 yıl önce çöl şartlarında yaşayan Arapların taharet yaparken kullanmak zorunda kaldıkları 3 taşla tahareti savunanlar Doğululaşır.


Sonuç olarak hem Batılılaşma hem de Doğululaşma taraftarlarının istisnasız tamamı “tek tipçi, fanatik, radikal, bağnaz, yobaz, şekilci, litarist, taklitçi ve dayatmacı” olanlardır; ilkeleri değil kültürel benzeşimi ön plana çıkartarak hedeflerine ulaşacaklarını zannedenlerdir; özde değil kabukta dolaşanlardır; kavanozun camını yaladığı halde bal yediğini sananlardır.

Dolayısıyla gelişip kalkınmak için yapılması gereken teknolojide en önde giden ülkelerin yaşam tarzlarını “taklit etmek” değil “bilimsel yaklaşımlarını” ön plana çıkarmak ve onları “örnek” almaktır; kararlılık, çalışkanlık, disiplin ve üstün başarılarla onları kendine hayran bırakmaktır; her yönden fark yaratıp rakiplerini geçmektir. Aynı şekilde iyi bir müslüman olmak için de yapılması gereken Kur’ân ve sahih sünnetin prensipleri ışığında “amaç, gaye, maksat ve hedef gözeterek” hareket etmek, tüm dünyaya model olacak İslâmî değerler üretmek, yaşayarak bunları temsil ve tebliğ etmektir. (27.11.2009)
 

Önceki ve Sonraki Yazılar