Batı Medyası, Terör Saldırıları ve Çifte Standart
Köşe yazımıza başlamadan evvel ifade edelim ki, her kim yaparsa yapsın “bütün terör eylemlerini, haksız şiddeti, ayrımcılığı körükleyen ifadeleri, yabancı düşmanlığını, nefret söylemlerini” şiddetle tel’in ediyoruz. Zira hiçbir kimsenin başkasını dini, ırkı, dili, rengi ve yaşam tarzı nedeniyle küçümsemeye, hor görmeye ve ayrımcılık yapmaya hakkı yoktur.
Görülen o ki medenî, demokrat, çoğulcu ve özgürlükçü olduğunu iddia eden Batılıların kahir ekseriyeti bu erdemleri yeterince içselleştirememişlerdir.
Benzer şekilde başta Batılılar olmak üzere pek çok coğrafyada yabancılara karşı ayrımcılığın yapıldığı, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının körüklendiği ayrı bir gerçektir. Bu problemler üzerinde ciddiyetle durulması ve çözüm için ortak aklın devreye sokulması elzemdir.
Artık bu sorunlar görmezlikten gelinemez; terörizmle mücadele ederken bu tür ırkçı ve yabancı düşmanı söylemlerin de hesaba katılması gerekir.
Farklı kültürlerden gelen göçmenlerle bir arada yaşamak konusunda başarısız olan Batı dünyası hâlâ bu hastalıkla yüzleşmekten, gerekli dersleri ve tedbirleri almaktan kaçınmaktadır. Bu şekilde devam edildiğinde ise problemlerin katlanarak artacağı yaşanılan gelişmelere bakılarak çok rahatlıkla söylenebilir.
Faşizm ve Nazizm gibi iki yıkıcı ideolojinin acı tecrübelerini geçen yüzyılda yaşamış Batı dünyasının “milyonlarca insanın canına mal olmuş bu menfî akımlarından” gereken dersi yeterince çıkarmadığı görülmektedir. Çünkü ırkçı ve yabancı düşmanı yaklaşımların aynı şekilde Batı dünyasında yeniden filizleniyor olması ürkütücüdür. Dolayısıyla bundan endişe duymayan ve gereken tedbirleri zamanında almayan Batılılar ilerleyen yıllarda daha ağır bedeller ödemek durumunda kalabilirler.
Batı dünyası her ne kadar demokratik haklar, sosyal düzen, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlükler, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi konularda kendi ülkelerinde imrenilecek “kısmî gelişmelere” imza atmış olsalar da, bu gelişmeleri tersine çevirecek ve kendi içlerine kapanacak uygulamalara yönelme eğilimleri/ihtimalleri her geçen gün giderek artmaktadır.
Artan bu tehlikeyi görmeyen ve hâlâ ırkçılık hastalığına yakalanarak İslamofobik yaklaşımlar sergileyenler kısa vadede koltuk ve çıkarlarını korumak amacıyla böyle yapmış olsalar da, uzun vadede hem kendi ülkelerinin hem de dünyanın yaşanmaz bir yer haline gelmesine sebep olacaklardır.
Bu sorumluluktan kaçanlara ve yaşanılan problemlerle yüzleşmeyenlere destek çıkan Batı kamuoyunun da eşit derecede suça ortak olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan böyle bir Batı dünyası artık insanlığa rol model olamaz.
Diğer taraftan Batı medyasının ekseriyeti terör hadisesini gerçekleştiren eğer “selefi bir müslüman” ise bu saldırıyı en iğrenç sıfatlarla anmakta, terör hadisesini “canavar”, “şeytan”, “vahşet” ve benzeri sıfatlar eşliğinde vermekte, bu saldırıyı doğrudan İslam ile ilişkilendirip “İslamcı terörist”, “radikal İslamcı terörist” ve “İslamî terör” gibi kavramları kullanarak İslam dinine saldırmaktadır.
Ancak benzer bir terör saldırısını “radikal bir Hıristiyan” gerçekleştirdiğinde ise bu terör saldırısını Hıristiyanlıkla ilişkilendirmek bir yana, yine İslam’a mal etmeye çalışmakta, kafaları bulandırma görevi üstlenmektedir. Gerçekler ortaya çıktığında ise bu teröristin hıristiyan kimliğinden daha ziyade “cinnet” geçirdiğini, “akıl sağlığının” yerinde olmadığını, “aşırı sağcı bir çılgın” olduğunu ve bunun sadece “bireysel bir hadise” olarak görülmesi gerektiğini tüm dünyaya ilan etmekte ve bunda da başarılı olmaktadır.
Onların bu yaptıkları sağduyu sahibi insanların kanaatine göre resmen çifte standarttır. Böyle bir yaklaşımı sağlıklı düşünen bir Batılının da kabul etmesi mümkün değildir.
Mesela Norveç’te 76 insanı hunharca katleden Anders Behring Breivik adlı bir hıristiyan caninin yaptığı terör eylemini sadece “bireysel bir hadise” olarak gören, bu “aşırı radikal hıristiyan”a sahip çıkan, onu savunan Batı dünyasının önde gelen bazı kalemşörleri çifte standartla hareket etmektedir. Nitekim “Batılıların kullanışlı aparatı Üsâme b. Laden” gibi birisi ortaya çıkıp terör eylemi gerçekleştirdiğinde bunu “bireysel” görmeyerek doğrudan İslam ile ilişkilendiren ve aleni olarak İslam ve müslüman düşmanlığı yapanlar apaçık bir çifte standart içindedir. Dolayısıyla bu adamların çoğunun ilkesiz ve tutarsız olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Kendilerinden birisi aynı suçu işlediğinde “bir deli”, “çılgın”, “fanatik”, “aşırı” gibi tanımlamalar yaparak “saldırganın dininden hiç bahsetmeyenlerin”, söz konusu müslüman biri olduğunda derhal “İslam’a ve müslümanlara saldırmaları”, bunun da “kişisel bir eylem” olduğunu söylemekten bilerek kaçınmaları çifte standarda en güzel örnektir.
Öte yandan çok kültürlülüğün başarısız olduğunu ilan eden ve bunu sorumsuzca dillendiren bazı Batılı politikacıların Norveç’te yaşanan ve 76 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamda/vahşette paylarının olduğu muhakkaktır.
Aynı şekilde nefret söylemini yayan, yabancı düşmanlığını körükleyen, göç ve İslam karşıtı ifadeleri pervasızca kullanan/savunan Batı medyasının çoğunluğunun da bu katliamda ortak sorumluluklarının olduğu gün gibi aşikârdır.
Kanaatimizce çok kültürlülüğü içselleştiremeyen, barış ve huzur içinde farklı kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine karşı çıkan, her türlü ırkçı ve yabancı düşmanı görüşleri elinin tersiyle itmeyen, bu hususta ortak hareket etmeyenler başarısız olur, ülkelerine ve dünyaya gerçek barış ve huzuru getiremezler.
Sonuç olarak, gerçekleştirilen bu terör saldırılarında sadece fail suçlu değildir. Aynı zamanda o teröriste saldırgan ve ötekileştirici fikir ve söylemleriyle ilham veren/kaynaklık eden İslam ve yabancı karşıtı siyaset ve düşünce adamları, medya organları ve böylelerini destekleyen toplumun tamamı da suçludur. Onların bu dünyada az bir kazanç uğruna milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atmaları, bencil, çıkarcı ve vurdumduymaz yaklaşımlarının bir sonucudur. Bir başka ifadeyle bu tipleri düşünmeksizin destekleyen, onları dinleyen ve onlardan etkilenen Batı kamuoyunda sağduyudan ve sağlıklı tefekkürden yoksun kimseler de aynı şekilde bu vahşette pay sahibidirler. Bu bakımdan gerçeklere gözlerini ve kulaklarını kapatan tüm Batılılar günahsız ve masum olmadıklarını bilmelidirler. (29.07.2011)